BismillahirRahmanirRahim
“Yardımlaşma Ramazanı”
Bütün HamdüSenalar Allah (SVT)’ya dır. Alemlerin Rabbi, Mübarek Kur’an’ı KerimdeHabibullah(AS)’a şöyle buyuruyor: BismillahirRahmanirRahim, “Biz Nuh’a ve ondan sonra gelen Peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına,İsa’ya, Eyyüb’e,Yunus’a,Harun’a ve Süleyman (AS)’a vahyetmiştik. Davud’a da Zebur’u vermiştik. Daha önce sana kıssalarını anlattığımız Peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız daha nice Peygamberler de gönderdik. Allah Musa ile de doğrudan konuştu. Müjdeciler ve Uyarıcılar olarak Peygamberler gönderdik ki, Peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahanesi olmasın. Allah mutlak güç sahibidir. Hüküm ve hikmet sahibidir. Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmi ile indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. Şüphesiz inkar edenlerve zulmedenler var ya, Allah onları asla bağışlayacak veya doğru yola iletecek değildir. Allah onları ancak, içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır. Ey insanlar!Peygamberler size hakkı, gerçeği getirdi. O halde kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkarederseniz bilin ki, gökte ki ve yerde ki her şey Allah’ındır. Allah hakkı ile bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. SadakallahülAzim . (3:163-170).
Bütün Salat ve Selamlar SeyyidinaMuhammed, ResulunaMuhammed, NebiyyinaMuhammed, ŞefiinaMuhammed, HabibinaMuhammed (AS)’a olsun. Salat ve Selamlar bütün alemlerin Padişahı (as)’a olsun ki, O şöyle buyuruyor; “Peygamberlere altından yapılmış kürsüler inşa edilecek ve onlar o kürsülerde oturacaklar. Benim kürsüm ise boş kalacaktır. Çünkü orada oturmayacağım. Ben, eğer cennete konulursam ve ümmetim de arkada bırakılırsa diye,Rabbimin önünde tevazuu içinde korku ile bekleyeceğim. Ondan sonra dua edeceğim. Ya Rabbi Ümmetim, Ümmetim. Allah (SVT) cevap verecek; “Ya Muhammed Ümmetin hakkında dileğin nedir? Ben de Rabbimden isteyeceğim. Ya Rabbi, onların hesabını çabuk gör. Ve ta ki cehenneme gitmiş olanların, güvende olduklarına dair mektuplar gelene kadar, onlara şefaat etmeye devam edeceğim. Öyle bir hale gelecek ki, cehennemim bekçisi Malik, Ya Muhammed diyecek, Rabbinin ümmetine gazap gösterdiği hiç kimseyi bırakmadın. Rabbinden ümmetine hiçbir gazap ulaşmadı.”
Salat ve Selamlar Efendimize,Onun Asil Ailesine, Sahabe-i Kirama, özellikle Dört HulafayiRaşidin, Hz Ebubekir es-Sıddık, Hz Ömer el-Faruk, Hz Osman el-Gani, Hz Ali el-Murtaza ve son güne dek onları takip edenlere olsun.
Salat ve SelamlarPeygamber Efendimizin mirasını koruyanNakşibendi YolununHaceganlarınaolsun.
Salat ve Selamlar Adaletin Sultanları, Rahmetin Padişahları, Heybet ve Celalin Hünkarları Osmanlılara olsun. Allah Onları sevenleri sevsin, Onlardan nefret edenlere lanet eylesin. Allah Onların dönüşlerini ve haklarının iadesini hızlandırsın.Amin.
Ya EyyühelMüminun!Ey İnananlar! Bu Mübarek Cuma gününe, Ramazan Ayı’nın ilk Cumasına hoşgeldiniz.
Merhaba Ya Şehri Ramazan Merhaba,
Merhaba Ya Şehri Gufran Merhaba,
Merhaba Ya Şehri SıyamMerhaba.
Ey İnananlar! Bu ay Allah’a dönüş ayıdır. Günlerinizi ve gecelerinizi israf etmeyin, harcamayın. 7. Güne ulaştık bile. Ayık olun, uyanık olun, uyumayın. Bu ayın hasatını geç olmadan toplayın. Yoksa Peygamber Efendimiz (AS)’ın dediği gibi, “İnsanlar oruçlarında sadece açlık ve susuzluk çekecekler. Pek çokları da gece ibadetlerinde sadece yorgunluk çekecekler.”
Bu ay yalnızlık ayı değildir. Yalnız kalınacak bir ay değildir. Bu ay Allah’ın sevdikleri ile beraber olma, cemaatle beraber olma ayıdır. HzEnes bin (RA), Peygamber Efendimiz (AS)’den bildirdiğine göre, “Kim ki Evliyaların ve bilen insanların meclisine doğru Ramazan ayı boyunca ulaşmak için adım atarsa, attığı her adım 1 yıllık nafile ibadete bedeldir. Ve kıyamet gününde, hesap gününde benimle beraber Rahmet makamının önünde olacaktır. Ramazan ayında kim ki cemaatle namaz kılarsa, kıldığı her rekat için Allah onlara cennette bir şehir bahşedecek ve içini inanılmaz hazineler ile donatacaktır. Kim ki Ramazan ayında Anne, Babasını memnun ederse, Allah (SVT)’nınRahmet Nazarı onun üstüne olacaktır. Ve onun Cennete girmeye garantisi benim.”
Bu ay cemaat ayıdır. Özellikle bu ay Evliyaullah’ın meclisinde olma ayıdır. Neden? Evliyaullah bu ayda cemaatine ne öğretiyor? Evliyaullah bize Ramazan ayında ne yapmamızı öğretti? Şeyhimiz Sahib’ulSeyfŞeyh Abdülkerim el-Kıbrısi er-Rabbani (KS) buyuruyor; “ Ramazan ayı Oruç ayı, Ramazan ayı Zekat ayı, Ramazan ayı verme ayı, bu ay paylaşma ayıdır. Bu ay beraber olma ayıdır. Bu ay beraber olup beraber ibadet etmek, beraber yiyip içmek, Allah’ın rızkına beraber şükretme ayıdır. Farklı farklı yemekler hazırlayıp beraber yeme ayıdır. İşte o ay bu aydır. Bu ay bizi cemaatle olmaya davet ederken, diğer ayları da aynı şekilde yaşamamız gerektiğini gösterir. İnsanlar beraber oldukça, birbirleri ile haşır neşir oldukça, birbirlerine yaklaştıkça, birbirlerini sevip, birbirlerine saygı duydukça artık ortada problem kalmaz. Bütün problemler biter. Birinin bir derdi, problemi olsa, başka birinin ona bir şifası, bir çözümü olur. Eğer bir kişide çözüm bulunamazsa, başka bir kişide çözüm vardır. Bu ilave bir bilgi değildir. Bu İslam’ın özü, İslam’ın Ruhudur. HzMuhammed (SAV)’in İslam için getirdiği budur. Mekkede açan bu gül daha sonra Medinede kokuya bürünmüş ve büyümüştür.
İslam paylaşma dinidir. İslam başkalarına yardım etme dinidir. İslam insanları bir araya getirir. Ve bu yolda Şeyhler, MüridleriniSahabelerin yolundan yürümeye davet ederler. Onlara bunu öğretirler. Peygamberimiz hakkında en azından bunu öğrenelim. Peygamberimize karşı cahil olursak, Şeyhimize karşı da cahil oluruz. Peygamberimizi bilmemiz, anlamamız lazım. Çünkü Peygamber Efendimiz (AS)’ı sevmek onu bilmek, onu tanımak demektir.
Uzun bir Hadis-i Şerifte HzHasan bin Ali (RA), Amcası Hz HindebiHala’ya soruyor. PeygamberEfendimiz (SAV)’in fiziki tarifini istiyor. Daha sonra Hz Hasan (RA) buyuruyor; “ Ben amcamdan öğrendiklerimi bir süre kardeşim Hüseyin’den sakladım. Daha sona öğrendim ki kardeşimde amcamdan bunları öğrenmiş ve beni bu konuda geçmiş. Dedem hakkında ki aynı soruları o da sormuş. Onun haricinde bunları sormakla kalmayıp, babamız HzAli’ye de, Peygamberimiz (SAV) evde nasıldı? Dışarıda nasıldı? Meclislerde nasıldı? Nasıl davranıyordu? diye bütün soruları sorup hiçbir şeyi açıkta bırakmamış.
Bundan sonra HzHüseyin buyurmuş ki, babama Peygamber Efendimiz (AS) evde nasıldı diye sordum: Hz Ali buyurdu: “Onun dinlenmek için evine girmesinde izin vardı. Eve geldiğinde zamanını üç’e bölerdi. Bir bölümü Allah için, bir bölümü ailesi için, bir bölümü de kendisi için. Kendisine ayırdığı vakti de kendi içinde ikiye ayırırdı. Bir kısmını kendisi için, bir kısmını da ona ihtiyaç duyanlar için ayırırdı. Harcadığı zamanı elit, kalburüstü insanlardan çok, olağan normal insanlara, günlük insanlara ayırırdı. İnsanların ihtiyacı varsa, ihtiyacı olan şeyleri hiçbir zaman kendisine saklamazdı. Kimi insanın bir ihtiyacı vardı, kiminin iki, kiminin de pek çok ihtiyacı vardı. Onlar hakkında endişe eder ve düşünür, onları faydalı şeylerle meşgul tutardı ve cemaate faydalı biri ederdi. Ve hep onlar hakkında sorardı, bir ihtiyaçları var mı? Neler yapıyorlar? Ve hep söylediği şuydu: Burada olanlar, burada olmayanlara söylediklerimi iletsinler. Onların bir ihtiyaçları varsa onlara da gidip, söylediklerimi iletsinler derdi. Kıyamet gününde Allah, o kişinin ayağını sağlam tutacak ki, başkalarının ihtiyacını Sultana iletip, Onlar hakkında konuşup, onlar hakkında kabul edileni söylemekle onların adına yardım dileyen olsun. Daha sonra HzAli, SüfyanibniVaki’ninHadisi Şerifini bildirir. “Onlar arayanlar olarak geldiler ve tadına vardıktan sonra buradan rehberler olarak ayrıldılar.”
Daha sonra Hz Hüseyin babasına, Peygamber Efendimiz (AS)’ın evin dışında nasıl yaşadığını, nasıl davrandığını sorar: Hz Ali (KV) cevaben buyurur : “Rasulullah (SAV), insanların faydasını göreceği şeyler haricinde dilini tutardı. İnsanları bir araya getirirdi, bölmezdi. İnsanların arasında Asil olanları onurlandırır ve onları her bir grubun başına getirirdi. İnsanlar hakkında dikkatli davranırdı. Onlara karşı savunmada dururdu. Ama hiç bir zaman onlardan yüzünü çevirmez veya onlara sırtını dönmez, saygısızlık göstermezdi. Sahabelerine ve diğer insanlara hep hal hatır sorardı. İyi olanı över, destekler ve kötü, yanlış olanı da aşağılar ve kötülerdi. Herşeyi dengede tutar, değişiklik yapmadan idare ederdi. Hiç kimseyi küçümsemez, göz ardı etmezdi. Diğer insanların da hiç kimseyi küçümsemesini ve göz ardı etmesini istemezdi. Her zaman he şeye hazır vaziyetteydi. Herkesin hakkını gözetir, eğer bir borcu varsa, başkalarından isteyecek duruma gelmesine, o noktaya gelmesine izin vermezdi. Onun için, onun en beğendiği, onun gözünde en iyi olan insanlar, başkalarına yardım eden, yadıma koşan insanlardı. Onun için e değerli insanlar, başkalarının dertleri ile dertlenen, başkalarına yardım etmek için, onların yüklerini taşımak için koşturan insanlardı.”
Daha sonra HzHüseyin, Hz Ali’ye; Rasulullah(AS)’ın meclisini sordu. Onlara nasıl davrandığını sordu. HzAli anlattı: “Peygamber Efendimiz (AS) hiçbir zaman zikir yapmadan oturmazdı ve ayağa kalkmazdı. Oturmak için kendine özel bir yer ayırmazdı ama nereye otursa etrafını insanlar kaplardı. Herkesi protokolüne göre oturtur, herkesi yerli yerince oturtur, böylece hiçkimse kendine hak geçmiş addetmezdi.
Kendisi ile kim oturup ona bir soru sorsa, sorusunun cevabını alıp, o insan tatmin olana kadar o insanla beraber olurdu. Birisi ondan yardım istese, ya o insanla yardım etmek için ayılır veya onu rahatlatan sözler söylerdi. Gördüğüm insanlar arasında en şefkatli olanıydı. Herkese bir baba gibi davranırdı. Herkes Onun önünde eşitti. Kendi haklarınca hepsi Onun önünde eşittiler. Meclisi tutku, kalenderlik, sabır ve güven meclisi idi. Sesler yükseltilmezdi. Kimse sesini yükseltmezdi. Kimsenin halleri ve dertleri topluma açılmazdı. İnsanların kusurları ortaya dökülmezdi. İnsanlar Onun meclisinde tevazu sahibi idiler. Birbirlerini Allah korkusu ile severlerdi. Yaşlılar saygı görürlerdi. Gençlere de şevkatle bakılırdı. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım edilir. Yabancılara da merhametle yaklaşılırdı.
Bu aktardığımız Hadis-i Şerif, SeyyidinaHüseyin ve SeyyidinaAli’nin Hadisi Şerifinin sadece ufak bir parçasıdır. Kalbi canlı olan bir insanın bu Hadis-i Şerifi duyduğunda, kalbinin daha da bir Aşkla atması lazım. Elinin kalbine gitmesi lazım. Ve Peygamber Efendimiz (SAV)’e en yüksek Salat ve Selamı getirmesi lazım. Ki o RahmetenlilAlemindir.
Böylece bu tarifleri gördüğümüzde, bu tarifleri işittiğimizde neyi işitiyoruz. Bu meclisimizin Şeyh’i değil midir? Bu Dergahta ki sohbetimiz değil mi? Şeyhimizin Cemaati bundan başka ne olabilir ki? O, Peygamber Efendimiz (AS)’ın mirasçısıdır. Bu Hadis-i Şerifin özünde ne var? Peygamber Efendimiz (AS), zamanını başka insanların ihtiyaçlarıyla, onlara yardım ederek, onları severek geçiriyor. Ve HzAli (KV) buyuruyor ki: “Peygamber Efendimizin en çok değerli gördüğü insanlar, başkalarına yardım eden, ümmete en çok yardım ve hizmet edenlerdir.” Ve Peygamber Efendimiz (AS) buyuruyor: “Kim ki bana ulaşamıyorsa, kimin yardıma ihtiyacı varsa, beni onlara ulaştırın. Onlara aracı olun.”
Kendimize baktığımızda neredeyiz biz ?Neredeyiz? Bu mübarek ayda, başkaları ile paylaşacağımız ayda, onların yardımına koşacağımız ayda ne yapıyoruz? Bir insanın ihtiyacını bilmek için o insanı tanımamız şarttır. Onlarla beraber olmamız şarttır. Onları sevmemiz şarttır. Böyle mi yaşıyoruz. Başkalarına yardım etmek için koşturuyor muyuz? Ümmete hizmet etmek için uğraşıyor muyuz? Şeyhimizin Dergahında, Şeyhimize ulaşamayanlara mesajı ulaştırabiliyor muyuz? Yoksa bencil miyiz? Bu ay, bu an, bu zaman kendimizi kontrol etmemiz gereken zamandır. Çünkü bu ay Allah (SVT), bizim için bu şekilde insanlara yaklaşmamız için bütün ortamları hazır ediyor. Ve Şeyhimiz zaten bu şekilde yaşamıyor muydu? Şeyhimiz zaten hayatını ve vaktini bu şekilde harcamıyor muydu? Rasulullah(AS)’in sünneti ölçüsünde yaşamıyor muydu?
Şeyhimiz bize anlatıyor, bize öğretiyor, bizi uyarıyor. Bencil oldunuz, artık kimse umrunuzda değil. Kalbiniz hiç kimse için çırpınmıyor. Hiçbir şey sizi incitmiyor, Hiçbir şey üzmüyor. Size bir şey hatırlattığım zaman hemen kendinizi savunmak için uğraşıyorsunuz. Böyle yaptım, şöyle yaptım… Bencil bir hayat yaşıyorsunuz. Kendi kendinize bencil bir hayat yaşıyorsunuz. Nasıl güvene ulaşacaksınız. Nasıl yapacaksınız? Düşünün, düşünün! Böyle güvene ulaşamazsınız. Ya Peygamber Efendimizin emrettiği gibi Müslüman olarak yaşamayı öğreneceksiniz !Ya Mehdi (AS)’ın zuhur etmesine hazırlanacaksınız !Ya da bu dünyadan dert içinde çıkacaksınız ! Mehdi (AS)’a ulaştığınızda eğer o hale gelmediyseniz, Peygamber Efendimizin sünnetine ulaşıp başkalarına yardım eder halde değilseniz, Mehdi (AS)’a ulaşsanız bile ona yaklaşamazsınız.
Mehdi (AS)’ın manasını belki o zaman az da olsa kavrayabilirsiniz. Evet, Mehdi (AS)’ın manası, dünya cennet haline gelecek, istediğim her şey olacak demek değildir. Ama ondan önce pek çok şey var. Bundan önce pek çok imtihana çekileceksiniz. Şaşırmışsınız, gaflet içindesiniz. Aklınızı yitirmişsiniz. Pusulayı şaşırmak için gözünüzün önüne pek çok perde inmesi lazım. Gaflet sizi sadece karanlığı görür hale getirmiş. Çünkü gaflet size sadece kendiniz için endişe ettiriyor. Sadece ben, ben, kendim, başkasını umursamıyorum, sadece ben varım demek.” Şeyhimiz SahibulSeyf işte böyle gerçeği konuşuyor.
Ramazan ayında bunu aşmamız lazım. Kendimizi aşmamız lazım. Şeyhimiz, o da Şeyhini takip edip Nakşibendi Altın Zincirinde birbirlerine bağlılar. Tarikatımızın Piri Şah-ı Nakşibendi (KS) buyuruyor: “ Bu yolda ki yetiştirme, bu yolda ki irşad nedir? Yardıma ihtiyacı olanlara yardım et, zayıf olanlara hizmet et, kalbi kırık olan insanların kalplerini tamir etmeye çalış. Ve bana o emir verildi ki her daim tevazu içinde olayım, tolerans sahibi olayım ve insanlara anlayışla yaklaşayım. Ve ben bu emirleri tuttum, bu emirlere uydum ve hayatımın pek çok gününü bu edeple geçirdim. Daha sonra bana emir geldi. -Hayvanlara yardım et-. Onların hastalıklarını tedavi et. Onların yaralarını iyileştir. Onların yemek bulmasına yadım et. Ve öyle bir hale geldim ki, yolda bir hayvan görsem onun için durup ona yol verir vaziyete geldim.” Pirimizin yolu budur. Şeyhimizin yolu budur. Bizim Rehberimiz O’dur.
Ey İnananlar! Ramazan ayındayız. Allah (SVT) bu ayı bize kolay kıldı. Evet Oruç tutmak zorundayız. Namaz kılmak zorundayız. Zikir yapmak zorundayız. Eğer bütün bunları yapıyorsak ve Ramazanın sonunda kalbimiz biraz daha cemaatimize açılmamışsa, onlar hakkında hissetmiyorsak, onlarla paylaşmıyorsak, onlara karşı biraz daha ilgi ve sevgi beslemiyorsak, elimiz daha bonkör değilse ve insanlara daha fazla yardım edecek şekilde açılmıyorsa, onlara yardım etmiyorsak, o zaman Ramazanda sadece açlık ve susuzluk çeken o insanlara benzemiş oluruz. Allah bizi esirgesin. Allah bize yardım etsin.
Bu Ramazanın ilk haftasında, ilk Cumasında Sultan’ülEvliya Şeyh Muhammed Nazım Adil el-Hakkani’nin duası ile bitiriyoruz.
“Ya Rabbi bizi En Sevgili Kulunun Ümmetinden eyledin, İnşaAllahbu ümmete sadık olanlardan oluruz. İnşallah bu yolu koruyup senin sünnetini takip ederiz. Ya Rabbi bizler zayıfız. Ya Rabbi Habibinin hürmetine bizi de sev Ya Rabbi. Onu sevdin bizi de sev Ya Rabbi. Bize bu yolu göster Ya Rabbi. Bize bunu gösterecek olan kullarını yolla Ya Rabbi. Sen sevdin bizi de sev Ya Rabbi. Allah Zül Celal onun için her şeyi yaptı. Benim Habibim dedi. Bizi de sev, bizim de onu sevmemizi nasip eyle Ya Rabbi. Bize bu yolda yürüme gücü ver Ya Rabbi. Bizi o şerefle şereflendir Ya Rabbi. Amin. El-Fatiha.
Şeyh Lokman Efendi Hz.
Cuma Hutbesi
7 Ramazan1443 -8 Nisan 2022