BismillahirRahmanirRahim

“Tetikte Olun”

Bütün Hamdü Senalar Allah (Svt)’ya aittir. Bütün hamdü senalar Allahadır ki Mübarek Kuranı erimde şöyle buyuruyor, BismillahirRahmanirRahim; “ Ey İman edenler !kendiniz, ana babanız ve yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. Şahitlik ettikleriniz, zengin veya fakir olsalar bile adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah ikisine de daha yakındır, onları sizden daha çok esirger. Öyleyse adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer şahitlik ederken gerçeği saptırırsanız veya şahitlikten çekinirseniz, bilin ki, Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Sadakallahül Azim. (4:135)

Peygamberlerin Sultanına salat ve selam olsun. İlkin ve sonun efendisi, yaradılışın gururu, Allahın habibi seyyidina Muhammed AS, Allah onun mübarek ailesini, özellikle sahabei kiramdan Hulafairaşidin, hz Ebubekir es-sıddık, hzömer el-faruk, hzosman el-gani, hz ali el-mürteza’yı ve son güne dek onları takip edenleri korusun. Salat ve selamlar bu yolun meşayihine, büyük şeylerine, peygember temsilcilerine olsun. Osmanlı sultanlarına, adaletin temsilcisi sultanlarımıza salat ve selam olsun. Allah onları sevenleri sevsin, Allah onlardan nefret edenlere lanet eylesin.

Ey İnananlar! Ey Müminler! Bu hicri takvimin, İslam yılının son cumasında, Allah svt’dan bize rahmetle muamele etmesini diliyoruz. 1442’nin sonuna geldik, onun rızası için yaptığımız herşeyi kabul etsin, onu razı etmeyen her şey de bizi affetsin. Peygamber efendimizin şefaatine nail olalım, Şeyhimzinmededi bize ulaşsın inşallah.Bu sene nasıl bizi bu cemaatle tutmakla rahmetlendirdiyse, önümüzdeki sene de bu cemaatle olmanın rahmetini bize ulaştırsın. Bizi ayrılık azabı ile cezalandırmasın.

Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin her yeni seneye girerken ettiği dua ile dua etmek istiyoruz; Ya Allah, sen başlangıcı ve sonu olmayan tek gerçeksin. Yeni yıla giriyoruz, senin korumana muhtacız, lanetlenmiş şeytanın şerrinden ve nefsimize karşı sana muhtacız. Şeytanın bize her türlü yanlışı ulaştırmasından bizi esirge, sana yaklaşmak için meşgul olacak şeylerle beni koru ve senden uzaklaşacağım şeylerden beni uzak tut. Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahim, senin rahmetine muhtacız Ya Zülcelalivel İkram. Amin.

Hz Mevlana kimdir ? Yaşamış en büyük Evliyalardan biri, Mevlevi Tarikatının Piri. Ne soruyor, ne istiyor ? Şeytandan ve nefs-i Emmareden korunma istiyor. O Evliya olduğu için, en yüksek makamlara ulaştığı için, şeytandan ve nefsinden korunmasına ihtiyacı olmadığını mı zannediyordu ? Ettiği duaya bakın! Hala, en yüksek, en yüksek makama çıkmışken bile, Allah SVT’ya nefsine karşı, şeytana karşı koruma için yalvarıyor. O alçak gönüllülüğünü göstererek, Rabbim sana muhtacım diyor. Bu Bize neyi gösteriyor ? Bize, inananların işaretlerinden bir tanesi, kesinlikle imanından şüpheyi bırakmamasıdır. İnanan her daim nefsi hakkında endişe duyar. Her daim nefsine karı uyanık olmak zorundadır. Bizim yolumuz Nakşibendi yoludur. Büyük Şeyhlerimizin gölgesinde olmaktan gurur duyuyoruz. Onların bize verdiği en büyük ders, hiçbir zaman nefsinize karşı güvende olacağınızı zannetmeyin. Şeyhimiz SahibulSeyf buyuruyor; “Peygamberlerin yaptığı tek iş, bize dünyadan ahirete dönmemizi tavsiye ettiler. Nefsinizden ayrılın, bırakın nefsinize tapmayı.

Allah SVT’ya dönün, kendinizi nefsi emmareden temizleyin. İşte 124 bin Peygamberin yapmaya geldiği, Hz. Adem’den AS‘dan son Peygambere kadar onların yaptıkları buydu. En Son’a kadar da yapılacak budur. Şimdi ahir zamanın da ahirine geldik. Artık en sona geldik. Bizimle kıyamet arasında bir şey kalmadı. Ve Hz. Muhammed AS’ın ümmeti uyuyor. Bütün insanlık uyuyor. Müslümanlar olarak içine düştüğümüz en büyük gafletin içindeyiz. Müslümanlar 24 saat boyunca büyük gaflet içinde. Mübarek günler ve geceler önemli değil, hiç kimsenin umurunda değil, herkes nefsini tatmin etmenin peşinde. Dikkat edin o yolun sonu cehenneme gidiyor. Kendinizi temizlemezseniz, kendinizi nefsiemareden temizleyip, nefsi mutmaine ulaştırmazsanız, o ateş izi yakacak. İyi düşünün! Yaptığınız her işe dikkat edin! Oturun ve kendinizi hesaba çekin. Tefekkür edin! Niyetlerinize bakın, niyetlerinizi düzeltin. Kendinizi düzeltme vakti şu andır. Artık daha fazla firavunlaşma zamanı değildir. Herkesin bakması ve dikkat etmesi lazım, hayatlarına geri dönüp bakmaları lazım, bakıp anlamaları lazım. Evet ben ormanın ortasındaydım, benim Rabbimin Rahmeti bana ulaştı, beni buraya getirdi, şimdi kendimi daha iyi biri yapmam lazım daha kötü değil. Eğer kendinizi daha iyi biri yapmıyorsanız, o zaman daha kötüye gideceksiniz. O vahşi ormanın ortasında iken, bir şeyden habersizken, evet mazeretiniz olabilirdi. Ama artık mazeretiniz yok, bir Şeyh’iniz var, size hatırlatan bir Şeyh var. Kim olduğunuz önemli değil, size hatırlatıyor ve kendine de hatırlatıyor, 24 saat boyunca hatırlatmaya çalışıyor. Ve siz onu takip edipte, nefsinizi terbiye edip, nefsi emmare’den nefsi mutmaine çevirmiyorsanız, o zaman mezarda size kimse ulaşamaz. İşte en yüksek Tarikatın Şeyhi, Şeyhimizin bize verdiği ders budur.

Nefsi emmare’den kurtulmamız lazım. Pek çokları diyecekler ki, birader, kardeşim bunlar çok basit şeyler tarikatta, niçin Peygambere olan aşkımızdan, niçin Evliyanın makamından, niye Abdallardan, Avtadlardan, Aktablardanbahsetmiyoruz ? Bütün bu konuşmalar malayanidir. Bu görüşmeler, bu konuşmalar, bu bilgiler insanları gaflete ve nefsinin içinde boğulmasına sevk eder. Kişi bunların peşindeyse, nefsinin hilelerinin ve tuzaklarının farkında bile değildir.

En yüksek tarikatın en yüksek evliyaları, zamanlarını, mürekkeplerini, nefeslerini, vakitlerini her şeylerini, o nefsi düzeltmek için harcadılar. Bu dünyaya gelmiş, en büyük Evliyaullahtan, İmam Ahmet Faruk el-Sirhindi er-Rabbani (KS), 25. Büyük Şeyhimiz, mektubat-ı şerifinde şöyle buyuruyordu. İnsanların nefsilemmaresi, hep başa geçme derdi vardır, nefsin bu en büyük hastalıklarından biri, en başta olmak ve herkesin ona boyun eğmesidir. Bütün derdi budur. Allah teala’ya ortak olmak ister, nefsi emmare en aşağıda olduğu halde, hep başta olmak ister. Komutan olmak ister, her şeyin başında olmak ister. Allahuteala hadisi kutsisinde şöyle buyuruyor; “ Nefsinize düşman olun! Nefsinize düşman olun! Çünkü, Nefsiniz benim düşmanımdır.” Eğer nefsi desteklerseniz, istediğini verireniz, Allahuteala’nın düşmanına yardım ediyor, kuvvetlendiriyorsunuz; bunun ne kadar korkunç bir suç olduğu anlaşılmalıdır. Allahuteala yine bir hadisi kutisisinde şöyle buyuruyor;”Büyüklük ve Üstünlükancakbana aittir, bu ikisine ortağım olmak isteyen, benim en büyük düşmanımdır. Ona acımadan onu cehennem ateşine atacağım.” Nefsin büyüklüğü yoktur. Nefs ve şeytan, eğer Allah’a ortaklık gösteriyorsa, en büyük düşmanlığı yapıyor demektir.

Allah svt’nın dünyaya ve nefse olan düşmanlığı, bu dünyayı bu kadar aşağılamasının sebebi, nefsin arzularına kapılması, nefsi kuvvetlendirmesi yüzündendir.

Nefse yardım eden her ne olursa olsun, Allah’ın düşmanıdır, dünya da Allah’ın düşmanı olur. Peygamberlerin yollanması, şeriatın emirleri ve bütün her şey nefsi kırmak içindir. Nefsin azgınlığını durdurmak içindir. Şeriat’a uyduğunuz müddetçe, nefsinizden uzaklaşırsınız. Nefsinizi kontrol edersiniz. Şeriat’ın verdiği 1 emir’e uymak, nefsin 1 arzusunu engellemek, yüzlerce yıl riyazet ve mücadeleden daha önemlidir.

Mesela, şeriat emrettiği için 1 kuruş zekat vermek nefsi yok eder. O kadar çok yok eder ki, birine yardım için veya bir hayr için binlerce altın vermekten veya kendi başına iyilik yapmaktan daha evladır. Bayramda şeriat emrettiği için, oruç tutmak yerine yiyip içmek, yıllarca oruç tutmaktan evladır. Neden ?çünkü cemaatle berabersin. Sabah namazının iki rekatını cemaatle kılmak, geceyi sabaha kadar nafile kılmaktan ve sabah namazını cemaatle kılmamaktan daha hayırlıdır. Kısacası nefs temizlenmedikçe, kendi krallığından vazgeçmedikçe, o kibrinden kurtulmadıkça, o cezadan kurtulması imkansızdır. O sonsuz ölüme ulaşmadan önce, kendinizi bu nefsin hatalığından korumanız, kurtarmanız lazım. Bunun için söylenecek en Mübarek söz, LA İLAHE İLLALLAH’tır. İçimizdeki ve dışımızdaki tüm putlardan kurtulmaktır. Yapacağınız en kuvvetli en güzel ilaçtır. Tasavvuf yolunun Müridleri, nefsi temizlemek için bu silahı seçer. La ile temizlenmemiş yolda, hiçbir zaman İllAllah sarayına ulaşamazsınız.

Büyük Şeyhimiz’in söylediği gerçektir, Hakktır. Bir zerre kadar , atom kadar akıl sahibi olan, kalbiyle Şeyhimiz SahibulSeyfimiz’in ve İmam-ı Rabbani’nin sözlerini duyması lazım. Bu sözler bizim ne kadar Rahmet sahibi olduğumuzu, Allahtan ne kadar Rahmetlendiğimizi, bu ahir zamanda nasıl bir Şeyh’e tabii olarak  o rahmete ulaştığımızı, onun sohbetine ulaşmak için nasıl uğraşmamız gerektiğini gösteriyor. Ki O sohbet, o sözler, en büyük Evliyaların sözleridir. Çünkü Şeyhimiz o kervanın liderlerinden biridir. Elhamdülillah.

İmam Rabbani’nin sözlerinden ne alıyoruz ? Bizim nefsimiz Allah’ın düşmanıdır. Nefsi desteklemek, nefse tabii olmak, nefsin kölesi olmak Allah’a düşmanlıktır. En zor şey, en büyük dava nefsini bir Şeyh’ emanet etmek, nefsini boyun eğdirmektir. Nefs bundan nefret eder. İmam-ı Rabbani buyuruyor; “Şeriat’ı takip etmek, nefi kırmak için en büyük yönemdir.” Peygamber Efendimiz’in emirlerinden daha güzel şeriat olabilir mi? Daha büyük şeriat var mı ? Peygamber Efendimiz’in sünnetinden daha büyük şeriat olabilir mi? Sahabe-i kiram peygamber efendimizden gelen bütün emirlere uydular. Biz de aynı şekilde şeyhimizin bize emrettiklerine uyuyoruz.

Sahabei kiram nasıl peygamberimizin emirlerine uydular, biz de aynı şekilde şeyhiimizin emirlerine uyuyoruz. Onlar  gökyüzünde ki yıldızlar gibiydi. Bizde şeyhimizin vasıtası ile onları takip etmeye çalışıyoruz. O Dolunayın muazzam ışığı, tam olan ay’ın Peygamber Efendimizin nuruna ulaşmaya çalışıyoruz. İmam-ı Rabbani Hz.lerinin atasının şühedasını kutladık. Hz Ömer el-faruk’un mevlidini idrak ettik. Hz. Ömer RA o kişiydi ki, Hakk yolda devam etti ve hakk yoldakiler onu sevdiler. Peygamber efendimiz as onun hakkında ne buyuruyor; “ Ömerden nefret eden benden nefret eder, Ömeri seven beni sever.” Arafat gecesinin insanları özellikle hzömeri över. Allah hiçbir ümmete bir kişi yollamadı ki peygamber olmasın, ama benim ümmetimde konuşmaya yetkili olan Ömerdir. Ona ordular ömer nasıl konuşuyor ?peygamber efendimiz dedi ki; ömerin dilinde melekler konuşuyor.

Hz ammar bin yasir RA peygember efendimizden bildiriyor; “ Ya Ömer, Cebrail bana geldi ve dedi ki, hzömeribnihattabın iyi karakterlerinden, hoş halinden bahset, cennetlerde nasıl olacak o ?ve Cebrail as buyurdu, Ya Muhammed AS, eğer hzömerin iyi karakterinden, güzelliklerinden, nuhas’ın 950 yıl boyunca ümmetine verdiği tebliğ süresi kadar süre geçirsem, hzömerin güzelliklerini anlatmama yetmez 950 yıl. Ki hzömerbile , hzebubekirin güzel amellerinden biridir. Hz ömerihz Abdullah ibnimesudra o kadar sevdi ki, hz Abdullah ibnimesudhzömerin ölüm haberini aldığında, şühedasını duyduğunda, o kadar ağır ağlamaya başladı ki, vallahi eğer bir köpek ömeri sevmiş olsa, o köpeği dahi severim ben dedi. Bu diken içindeki ağaçlar bile hzömerin yasını tutuyordu. Nedir hzömerin büyüklüğü? Onun büyük özelliklerinden biri, Hak hakkında dik durmasıydı. Sevdiklerine karşı, adalete karşı duran herkese karşı dik durdu. Hak için dimdik durdu, adalet için dimdik durdu. İçinden ve dışından herkese adil davrandı ve adalet karşısında kimseyi umursamadı. Kendi güvenini bile umursamadı. Sadece samimi bir insan olarak, samimi bir sahabi olarak hiçbir zaman nefsi emmaresi tarafından kandırılmadı. Çünkü samimiyet her daim kendini sorgulamak gerektirir.

Hz ömer kendini hala sorguluyordu. Hz ömer ki, bu dünyada yaşarken ona cennet sözü verilmişti. 10 kişiden biriydi, Aşere-i mübeşşereden biri olduğu halde, cennetle müjdelendiği halde, hala kendini sorguluyorudu. O islamın halifesi olduğu zaman bile, cennetlerden ona Faruk ünvanı indiği halde bile, hala kendini sorguluyordu. Şeyh efendi bu şekilde inanmış birinin karakterini şöyle anlatıyor bize; “kendini sorgulayan nefsin karakterine dikkat etmemiz lazım. Nefs kendinden o kadar emindir ki, kendini hiçbir zaman sorgulamaz. Nefs kendini hiçbir zaman sorgulayıp hesaba çekmez.”  Şeyh efendi buyuruyor, peygamber efendimiz as buyurdu ki; “ inananın nur dolu bakışından kork! Allahın nuruyla bakar. Onu kandıramazsın. Yukarı baktığında sidretül müntehaya kadar görür. Aşağı baktığında 7 cehennemi görür. Doğuya baktığında en sonunu görür. Batının, kuzeyin, güneyin her şeyin sonunu görür. Her şey onun önüne gelir. İşte o inanandır. Ama o inananın hiçbir zaman kendisi hakkında garantisi olamaz. Ne zannediyorunuz ?burda olanların hangisi, bu dünyada olanların hangisi hzömerden daha iyi olduğunu söyleyebilir ki ?peygamber efendimiz bu dünyadan göçüyorken, münafıkların ismini yazıp bir sahabeye vermişti. Ve dedi ki; “bunları üzerinde tut ve hiç kimseye söyleme.” Bütün sahabeler peygamber efendimizin münafıkların ismini verdiğini biliyordu. O sahabenin bildiğini biliyorlardı. Hz ömer RA da bunu biliyordu. Ve sürekli o sahabeye gidip lütfen söyle bana, lütfen söyle bana diyordu. En büyük halifelerden biri olduğu halde o sahabenin peşinde koşuyor, lütfen öyle bana, o listenin içinde benim de ismim var mı ? söyle bana ben münafıklardan mıyım ? diyordu. O sahabe Söyleyemem diyordu. Peygamber efendimiz o sırrı bana verdi ve kimseye söylememem konusunda beni tembihledi. Kimseye söyleyemem. Hz ömer, o celalli, o heybetli bir sahabe olduğu halde, kendini hiçbir şekilde garantide görmedi. Hiçbir zaman ben güvendeyim demedi. İslamın sırrı hiçbir zaman kendini güvende görmemektir. Ancak güvende olanlara tutunmak gerekir. Kendi münafıklığından korkar. Kendi münafıklığının bittiğine hiçbir zaman inanmaz. Samimi olanları takip etmeye ve onları dinlemeye çalışır. Kendine dikkat et dendiğinde kendine bakar. Ama kendinden şüpheyi bırakmış olan, o zaman şeytana ve nefse kapısını açar. İşte o zaman kaybedenlerden olur. Tarikat Allah svt ya dönme yoludur.

Allah svt bize, kibirsiz dönmemiz gerektiğini söylüyor. Ben bunu hak ediyorum diyerek Allaha dönemezsin. Allaha dönüş yolu ömer el-farukun yoludur.

Fetih suresinde anlatılmıştır;” inanmayanlara acımasız ol, inananlara güzel davran.” Biz düşmanımız olan nefsimize sert davranmamız lazım. İnananlara güzel davranmamız lazım. Nefsimize, bu düşmana göstereceğimiz sertlik için bir Mürşide muhtacız. Kendi kendimize yapamayız. Hz ömerra buyuruyor; kim ki size kusurlarınızı gösteriyor, o sizin arkadaşınızdır. Kim ki sizi övüyor, övgülerle dolduruyor, o sizin celladınızdır, düşmanınızdır. Size kusurlarınızı gösterenle beraber olun. O sizi ancak Allaha temiz döndürmek için uğraşıyor. Kendinizi övmeyin. Hem sizin için hem benim için bu söylediklerim ve dinleyen herkes için. Kendinizi övmeyin kendinizi yüceltmeyin, kendinizi özel zannetmeyin. Kendinizi özel bir koruma altında zannetmeyin. Bize nefsi emmare verildi ve eğer nefse tabii olursak, Allaha düşmanlık etmiş oluruz. Başkaları sizi övsün, umurunuzda olmasın ama onlara inanmayın.

Şeyh efendi, bu hilelerle size yaklaşanları uyarıyor. Kendinize, ben seçilmiş kişiyim demeyin. Hayal meyal peşinde koşmayın. Allaha olan sözünüzü tutmak için Allah rızası için koşturuyorsanız, o kadar Allaha yakınsınız, o zaman Allah sizi yüceltir. Allahın yücelttiğini hiç kimse aşağılayamaz. Allahın yüceltmediğini de hiç kimse yüceltemez. Dünyevi bir şeylere ihtiyacınız olabilir. Dünyevi olarak makamınız olabilir, ama Allahın gözünde tek yüceliğiniz, tek değeriniz takvanızdır. O takva ancak Allah korkusu ile gelir. Bu ahir zamanda Allah bize takva bahşetsin. Takva içinde olan insanlarla, edeb içinde olan insanlarla olursak ancak o edebe o takvaya ulaşabiliriz, o güvene varabiliriz.

Şeyh mevlananın sözleri ile hutbemizi bitiriyoruz; “ Peygamberimiz, Edebi bana Rabbim öğretti, Rabbim bana edebgösterdi.”dedi. O sultanın edebini öğretenlerle beraber olalım. Onların cemaati bizi Aslan gibi eder. Ama eşşeklerle olanlar eşşek olurlar. Aslanlarla olan ise Aslan olur. Ve MinAllahi Tevfik. El-Fatiha.

 

Şeyh Lokman Efendi Hz

Cuma Hutbesi

27 Zilhicce 1442  –  6 Ağustos 2021