BismillahirRahmanirRahim

“ Ölü Gibi Yaşama !”

Bütün Hamdü Senalar Allah (SVT)’ya aittir.BismillahirRahmanirRahim; “O Allah’tır ki, El-Vahid’dir, El-Ehad’dir, El-Samed’dir. O Allah (SVT)’dır ki, Mübarek Kuran’ı Kerim’in İntifar Suresinde şöyle buyuruyor; BismillahirRahmanirRahim; “Gök yarıldığı zaman, yıldızlar saçıldığı zaman, denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek. Ey İnsan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan, cömert Rabbine karşı seni ne aldattı? Hayır, Hayır siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz. Halbu ki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler. Şüphesiz İyiler Naim Cennetlerindedirler. Şüphesiz günahkarlar da Cehennemdedirler. Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir. Onlar oradan kaybolup kurtulacakta değillerdir. Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlamayacaktır. O gün buyruk yalnız Allah’ındır.” SadakallahülAzim.(82:1-19)

Tüm Salat ve Selamlar, Efendimiz Muhammed (SAV)’e olsun.Allah’ın Sevgilisi, Gerçek Peygamber, Gerçek Şefaatçi. Peygamber Efendimiz (AS) buyuruyor; “Gerçekten de Cuma, günlerin en hayırlısıdır. Onun için Cuma günü bana olan Salavatınızı arttırın ve o Salavatlar bana ulaşır. AllahümmeSalli ala SeyyidinaMuhammedünNebiyyilÜmmiyyi ve Ala Alihi ve Sahbihi ve Sellim.”Salat ve Selamlar Ona, O’nun Mübarek Ailesi’ne ve Mübarek Sahabelerine olsun. Özellikle DörtHulafa-i Raşidin, Hz Ebubekir es-Sıddık, Hz Ömer el-Faruk, Hz Osman el-Gani, Hz Ali el-Mürtezave son güne dek onları takip edenlerin üzerine olsun. Salat ve Selambu Mübarek Yol’unHecaganı’na, Müridleri doğru yolda tutanlaraolsun. Salat ve Selamlar Osmanlı Sultanlarınaolsun. Onlar, bütün hayatlarını, Habibullah’ın Sünnetlerini korumak için harcadılar.  Allah Onları sevenleri sevsin, Allah Onlardan nefret edenleri rezil eylesin.Amin.

Eyyühelmüminun ! ey inananlar !allah rabbinizdir. Allah tek gerçek olandır. Allah tek tanrıdır. Kralların kralıdır. Tek rabdir. Bize ihtiyacı yoktur. Biz ona muhtacız. Peygamber efendimiz as buyuruyor; Allah svt’nın, kendisinin nasıl bilinmesini istediğini hadisi kutside şöyle anlatıyor; “Ey kullarım! eğer ben size rehberlik etmesem, kaybolup gideceksiniz. Onun için benden rehberlik isteyin ki, ben de size yol göstereyim. Ey kullarım! Ben sizi beslememiş olsam, hepiniz açlık içinde kırılacaksınız. Onun için benden yemek isteyin ve ben de sizi besliyeyim. Ey kullarım! Elbise verdiklerim hariç hepiniz çıplaksınız. Benden elbise isteyin ki sizi giydireyim. Ey kullarım! Gece gündüz günah içindesiniz ve bütün günahlarınızı affediyorum. Benden af dileyin ki sizi affedeyim. Ey kullarım! Siz bana bir zararda bulunamazsınız, bana bir faydanız da olamaz. Ey kullarım! İlk yarattığımdan son yarattığıma kadar, bütün insanlar ve bütün cinler, bana tapıyor olsanız, içinizde en yüksek kul olan bile tapıyor olsa, benim krallığımın hiçbir şeyini yükseltmez. Ey kullarım! İlkinizden sonunuza kadar, insan ve cin olanlarınız, en kötü olanınız, en kötü kalpli olanınız, hiçbir şekilde benim krallığımdan bir şey eksiltmez.” Allah gerçeği söyler.

İnsanoğlu bu dünyada kibir içinde yürüyor. Zannediyor ki, kendini ve dokunduğu herşeyi o yaratmış. Özellikle 21.Yüzyıl insanı. Doğuda batıda, kuzeyde ve güneyde, inanan ve inanmayan, bu kibir insanın sonunu getiriyor. Ahir zamanda en yüksek seviyeye ulaşmış vaziyette. Ve onun sonu olacak. Çünkü Allah svt ahirette kibirlileri aşağılayacak. Allah ahirette kibirlileri en aşağıya çekecek. Peygamber efendimiz as buyuruyor; “Kibirli insanlar kıyamet günü toplanacak, küçük atomlar şeklinde insan haline bürünecekler. Ve onları her yönden utanç kaplayacak, aşağılanma kaplayacak. Cehennemin en dip noktasında ki Balus denen yere çekilecekler ki o ateşlerin yaratıldığı ateştir. Ve orada insanlar delirene kadar safra ve öd içecekler.” Allah bizi bu kibirden korusun inşaAllah.

Bir kulun kulluğunu anlayabilmesi için kulluk görevini bilmesi lazım. Onun yaradılışta olmasının tek sebebi, efendisinin ona verdiği nimet sebebiyledir. Bunu düşünen bir kul, hiçbir zaman kibir içinde olamaz. Biz kibirden kendimizi temizlemek için, bunu öğrenmek için, kulluğu öğrenmek için buradayız. Biz Allaha nasıl kulluk edeceğiz bunu öğrenmek için buradayız. Allah kulu olmak için elimizi verip aldığımız biat’la, şeyhimiz sahibulseyf şeyh Abdülkerim el kıbrısi er rabbani ks bize anlatıyor, Allah sırrını takdis etsin Şeyh efendi bize, Allaha olan vazifemizin ne olduğunu hatırlatıyor; “Niçin yaratıldık ? Allaha ibadet etmek için. Eğer insanlar üzerlerine olan farzı korumuyorlarsa Allah svt buyuruyor; “benim ipim sağlamdır, boynunuza geçirdiğim ilmekten kurtulacağınızı zannediyorsanız, kesmeye çalışın, kurtulmaya, kaybolmaya çalışın, gidin bakalım. Size verdiğim farz namazları kılmaya çalışmıyorsanız, kılmak istemiyorsanız kılmayın. Ama size kıldıracaklar. Bu namazdan hiç kimse kaçamaz. Cennete kim girmek istiyorsa o namazları bitirmesi, kılması lazım. Dünyada yapmak istemiyorsan yapma. Bak gör o zaman mezarda sana nasıl yaptırıyorlar.”

Bu dünyanın, bu hayatın bütün sırrı nedir ?rabbini bilmek, rabbine ibadet etmektir. Nereden geliyor bu ? kendini bilmek nereden geliyor ? kendini nasıl bileceksin ?kendini bilmek sorumluluklarını bilmektir.Allahın senin üzerine ne koyduğunu biliyor musun ? sorumluluklarını biliyor musun ? onları taşıyor musun ?hayır, bilmiyorsun. Şeyhlerin kurandan ve hadisten konuştuklarını hiçbir zaman unutmayın. Şeyh efendi burada hadisi şerifi açıyor. Men arafanefsahu, fakat arafarabbahu – kendine bilen, Rabbini bilir.” Allah svt, sizi ve beni yarattı. Bizi belli bir sebep için yarattı. Bu dünyada ki görevimiz, bu göreve göre yaşamaktır. Allahı bilmek için yaşamak, allaha ibadet için yaşamak. Akademik olmaya, çok zeki olmaya, filozofi peşinde veya çok maneviyat peşinde olmaya çalışmayın. Biz ilk önce farzı yerine getirmek için buradayız. Şeyh efendi buyuruyor; “Zannetmeyin ki binlerce şey yaptıktan sonra, farz namazı kılmazsanız olur. Hayır, biz burada Allah svtnın emrettiğini yapmakla vazifeliyiz. Üzerimize konulan farz, üzerimize vazifedir. Bunu yerine getirenler ondan sonrasında niye kendilerinin yaratıldıklarını, kendindeki sırrı bulmaya başlar. Mevlana CelaleddiniRuminin KS söylediği gibi; “bir kral düşünün ki özel bir görev için yollanmış. Başka yüzlerce şey yapıyor ama o görevi yerine getirmiyor. Üzerine verilen vazifeyi yerine getirmediği halde diyor ki; bak yaptığım her şeye, ne olmuş onu yapmadıysam ?”

Biz yaradılma sebebimizi yerine getirmek zorundayız. Düşünün ki, Hindistan çeliğinden yapılmış güzel bir kılıç, tutuyorsunuz onunla kasabın eti kestiği gibi kokuşmuş etleri kesiyorsunuz. En güzel çelikten, Şam çeliğinden yapılmış muazzam bir hançer var, onu duvara asıyorsunuz, çivi yerine kullanıyorsunuz. Ne ahmaklıktır bu ? Allah svt sizi satın alacağım diyor. Sizi alacağım, sizin anınız, nefesiniz, yaptıklarınız, hayatnız benimdir. Onu benim için harcayın. Hayatınızı bana döndürün. Sizin ebedi özgürlüğünüz, ebedi takdisatınız bundadır. Bunu sırrı buradadır. Sizin, benim gözümde ki kıymetiniz buradadır. Eğer Allahın emirlerini yerine getirmezseniz, O muazzam değerli olan hançeri duvara çivi yerine asmak gibi, çivi yerine kullanmak gibi, sizin yaradılış sebebiniz de boşa gider. Bu hayatı kim olduğumuzu anlamak için, niye buradayız ? ne yapmamız gerek ?burada onu anlamak için geçirmemiz lazım. Kafanızı karıştırmaya gerek yok, başka şeylerle uğraşmaya gerek yok. En basit seviyeden bakmanız lazım. Şeyh efendi anlatıyor; “kadın ve erkek olarak görevimiz nedir ? Peygamber efendimiz bize hiçbir mana belirtmedi mi, söyledikleriyle öğretmedi mi ?cehennemden geçtim ve cehennemdeki insanların çoğu kadındı diyor. Çünkü 21. Yüzyıl insanları, kadınlar ve erkekler kendilerini cehennem ateşine hapsediyorlar. Çünkü erkekler o kadar zayıf ki, kadınlardan dahi zayıf veoturup sadece, yiyip, içip uyuyor, mesuliyetlerini yerine getirmiyorlar. Tembellik içindeler. Aaa ama ben iyi bir insanım, iyi bir erkeğim diyorlar. Sizi iyi yapan nedir? iyi yapan nedir ? ne iyiliğiniz var ?bu dünya çok iyi kadın ve erkeklerle dolu. 6 milyar insan, 24 saat boyunca Allahın celalini çekiyor. Kim olduğumuzu anlamamız için, bu dünyada yaşayış amacımızı öğrenmemiz için, kendimize tapmayı bırakmamız lazım. Kalbimizdeki o putları yıkarken, kendi putumuzu da yıkmamız lazım. Ben iyiyim, ben güzel bir insanım, ben iyi bir müslimim, ben iyi bir müridim demeyi bırakmak lazım. Allah kulluk etmek bununla değildir. Kendimizi her daim sorguya çekmemiz lazım. Kendimize samimiyetle bakmamız lazım. Şeyh efendi kendimizi nasıl sorguya çekeceğimizi anlatıyor; “otur, odana otur, telefonunu kapat, herşeyi kapat, bütün dünyayı kendine kapat ve kendine sor. Etrafta kimse yok, ben ve Rabbim var ve Rabbim beni seyrediyor. Kendine yalan söyleme. Senin yaradılış sebebin ne ? niçin yaşıyorsun ? sebebin nedir ? niçin yaşıyorsun ?iyi bir kadınım, iyi bir erkeğim diyerek, çok iyi bir insan olduğunu zannederek dünyayı kandırabilirsin ama kendini kandıramazsın. Ne kadar iyisin bak bakalım.

Tarikat bir şeyhten rehberlik almaktır. Tarikatta kişi, kendini anlayacağı, kendini tartacağı noktalardan geçer, imtihanlardan geçer. Cevapları aramaya çalışır. Samimi olarak kendine bakar. Bu, tutupta içine, bugün iyiydim, bugün kötüydüm, bugün sinirliydim vs. yazacağın bir hatıra kitabı değildir. Bu bir hayat tarzıdır. Allah rızasını yaşamak için hepimize her gün fırsat tanınıyor. Her gün Allah rızasını yaşamak için elimize fırsat veriliyor. Ve bu çok basittir. Allah için yaşıyor musun, yaşamıyor musun? Bulmak çok basittir. Sahibulseyf buyuruyor; “maşaAllah, ben kapıları açtım hepinize. Dünya işlerini de açtım. maşaAllah, birkaç kişi hariç herkesin gerçek rengi çıkıyor ortaya. Herkes dünya için koşturuyor. Allah için ne kadar uğraşıyorsun git bakalım. Hayır, yapamazsın. Temizlemek için eline bir süpürge bile alamazsın. 54 farzın içinden kaç tanesini yapıyorsun ? Allah rızası için ne yapıyorsun ?allaha muhtaç olan sensin, Allahın sana ihtiyacı yok. Senin şükür içinde bir kul olman lazım. Allaha muhtaçsın. Yolun ortasında bir taş gördüğünde, onu alıp yolun kenarına koyman lazım. Bu yanlış burada olmaması lazım. Belki benim arkamdan kör biri gelecek, ama biri buna takılacak de. Allah rızası için en azından o taşı kaldır. En azından bunu yap.”

Kendinize dikkat edin. Ne ile meşgulsünüz ? işiniz gücünüz mü ? aileniz mi ? dünyanız mı ?ne için buradayız ?allahsvt bu dergahı bize bahşetmiş. Ne için buradayız? Her farzı yerine getirmek için değil mi ?ne ile meşgulsünüz? Neyi dert ediniyorsunuz ? dünyevi işlerinizin peşinde misiniz ? yoksa Allah rızası için işinizi yerine getiriyor musunuz ?kendinize bakın! Dikkat edin! Dergah işine öncelik veriyor musunuz ? Allah işini en sona mı bırakıyorsunuz? Dergaha sadece ihtiyacınız olduğunda mı koşuyorsunuz? Kendinize bakın! Kendinizi o konfor haline sokmaya çalışmayın. Sizi en çok ne üzüyor bakın. Dünyevi mesuliyetleriniz mi? Yapmanız gereken işler Allah rızası için mi? Tamamlamanız gerekenlerin derdi Allah rızası için mi, dünya için mi? Gaflette olamazsınız. Böyle yaşayan bir insanın kalbi ölü olamaz. Her şeye bakıp, her gördüğünü düşünmesi lazım. Allahın verdiği bu nefesi, nasıl daha iyi kullanabilirim? Bir insanın, herşeyi daha iyi bir hale getirmek için, onun rızası için, böyle yaşamak birünvana ihtiyacı yok. Bir şeyi hak ediyorum düşüncesinde olamaz. Böyle düşünmek o kalbin zehiridir. Şeyh efendi buyuruyor; “Allah her şeyi bahşetti. Allah size nefes verdi, hava verdi, Allah güneş verdi. Her ihtiyacınız olanı verdi. Ama hiç şükretmiyorsunuz. Bu aldığınız nefes için ne ödüyorsunuz? Bu nefesin değeri nedir? Biliyor musunuz bunu? Evet, canınız sıkılmaya başladığında, nefesiniz azaldığında anlayacaksınız o nefesin değerini. Ne vereceksiniz onun karşılığında? Bir bardak su için ne vereceksiniz? Şu gelen Güneş ışığı için ne kadar ödediniz? Her gün, bir gün değil, haftada bir değil, hiçbir zaman Elhamdülillah demedikleri nimetler. Senede bir kere bile düşünmüyorlar. İnananlara konuşuyorum. Ya Rabbi, şükür ya rabbi verdiklerine şükür diyen yok. Hayır. Ama hep şikayet duyuyoruz, hep şikayet duyuyoruz. Allaha şikayet ediyorlar. Allahtan şikayet ediyorlar. Birbirlerine şikayet ediyorlar. Ben bunu istedim olmadı şunu istedim olmadı. Önünüzdeki durumun erdeminin de farkında değilsiniz. Allah size neyi gösteriyor? Şeyhiniz size neyi öğretmeye çalışıyor? Kaybolmuş insanlar, gitgide daha da çok kayboluyorlar. Bu çeşit hayat, Ölü gibi yaşamak. Sadece kendi benliği için yaşayan, başka hiçbir şey için tutku duymayan, sadece kendi derdinde, kendi nefsani halinde, samimi olarak Ya Rabbi şükürler olsun, affet beni demekten bile aciz. Çünkü onu söylese, şükretse, o şükre girdiği zaman şikayeti de azalacak. O şükürle Ona daha çok cevaplar ulaşacak. Dertlerini ve başka insanların dertlerini çözmek için Ona daha fazla güç gelecek. Yoksa o şikayet içinde hayatı gitgide beter olacak. Bitmeyen bir şükürsüzlük içinde kalbi ekşiyecek. En ufak bir dertte bile şükür ya Rabbi diyi kabul etmek. ondan yoksun olmak, bunu her gün kendine hatırlatmamak. Bu gün Allah rızası için ne yaptın demek. Sadece alacağı ödeme için, maaşı için, ailesi için değil, Allah rızası için bir şeyler yapmaya çalışmak. Eğer bunu kaybederseniz, küfre girersiniz. Küfre doğru gidersiniz. Bunu kim söylüyor? Şeyh efendi söylüyor. Her gün daha beteri geliyor ve insanlar pusulayı şaşırmış vaziyette, rutin hayatlarını yaşıyorlar. Robot gibi, robot gibi aynı rutinde yaşıyorlar. Allahın nimetlerine şükretmekten acizler. Daha büyük felaketler bekliyorlar. Allah rızası için yaşamadıkça, insanlara hiçbir şekilde kurtuluş yok. Allah rızası için yaşamayanlara, onlara aldıkları nefes bile haram olacak. İçtikleri su bile haram. Çünkü o suyu içerken, BismillahirRahmanirRahim, ElhamdülillahiRabbilalemin demiyorsunuz. Allaha şükreden bir kul olamıyorsanız, o zaman bu size haramdır. Size yeme içme haramdır. Allah rızası için yaşamıyorsanız, belki dünyanız iyi olabilir. Ama ahiretinizi kaybediyorsunuz. Dünya için yaşıyorsunuz. Evet pek çokları yaşıyorlar. Ama ahiretlerini kaybediyorlar. Allah rızası için, bir şeyler yapmak için koşturmanız lazım. Kalbinizi bu işe koymanız lazım. Bir şeylerin sizi uyandırması, o tutkuya kapılmanız lazım. Bu nasıl olacak ? Ölü bir beden koşabilir mi ? Allah rızası için yaşamıyorsanız zaten ölmüşsünüz. İstediğiniz kadar koşturun. Allah rızası için koşturmuyorsanız, benim için bunda ne var? ne menfaat alacağım?bunu yaparsam onun karşılığında ne kazanacağım?demek yerine, bu suyuhak edecek ne yaptım? Diye sormanız lazım. Ben bugün ne yaptım ki, Allah svt bana 24,000 bin nefes bahşetti. Allah svtdan bu nimetleri hak edecek ne yaptım?” Şeyhimizin sözleri Hakktır.

Azrail bize gelmeden önce bizi uyarıyor. Hiçbir şeyi hak etmediğimizi hatırlatıyor. Bunu yapmazsak hayatımız bize haram olur. Allah rızası için yapmadıkça, kayıp vaziyetteyiz, ölü vaziyetteyiz. Allah rızası için nasıl yaşayabiliriz? Nasıl yaşayabiliriz? Çok latif bir noktadan bize bunu öğretmeye çalışıyor. Bunların hiç biri zorla olamaz. Hiç biri zorla yapılacak iş değil. Onun Şeyhi, Şeyh Mevlana Muhammed Nazım Adil el-Hakkani, işte Allah Kulluğu hakkında şöyle konuşuyor; “Din oyuncak değildir. Temizlenip Hakk’ın divanına durmaya mükellefiz. Allah kalbimizden kulluk istiyor. Benim huzurumda durmaya utanmıyor musun diye soracak bize. Eğer size sorsa, cevabınız ne olacak? Bu çok önemli bir meseledir, düşünmeniz gerek. Bir bak, Allah size bir kalp verdi. Sizin gerçeğinizi, içerden dışarıya, her şeyinizi röntgen çeker gibi gösterecek. Size, Kalbin neredeydi bak denecek. Buna itiraz edebilir misin? Rabbimiz, senin kalbin benimle değildi diyecek. Kalbini kaybettin. Kalbini başka şeye verdin. Sen zorla kulluk ediyordun. Kulum bunu niçin yaptın? Niçin kalbini bana vermedin? Benden daha iyi bir şey mi buldun? Kabini ona mı kaybettin? Ahmak. Ey Ahmak. Kendini bil! Kendini tanı! O zaman ne sorulması gerektiğini bilirsin. Kendini bilemezsen şifa da bulamazsın.” Ey İnsanlar! Evliyalar Sultanı Hakkı konuşur, doğruyu konuşur.

Ey İnananlar! Allah bize bunu sorarsa nasıl cevap vereceğiz? Allah bizi kurtarsın. Bize her daim bunu soruyor. Bize her gün soruyor. O yalan söyleyemeyeceğimiz günde, sorguya çekileceğimiz günde, bize bunları sorduğunda, bütün bu geçirdiğiniz zamanı, namaz kılarak, ibadet ederek, oruç tutarak yaptıklarınız, dergahta geçirdiğiniz vakti, sohbette geçirdiğiniz vakti, niçin zorla yaptınız? diye sorduğunda, niçin kalbinizi başka bir şeye kaptırdınız? Niçin kalbinizi kaybettiniz? dediğinde, niçin yaptınız bunu? dediğinde, Ey Ahmak! Niye böyle yaptın dendiğinde, o zaman Rabbimize ne diyeceğiz? ALLAH bizi böyle kaybolmaktan, böyle kayıp bir hayattan, kayıp bir kalpten korusun. Bu sözleri düşünerek, kendimizi hazırlamamız lazım. Bu soruları kendimize her gün sormamız lazım. İnşaAllah kıyamet gününde bu sorulara muhatab olmayız ve cevabımız doğru olur. Kendilerini bu sorulara muhatab zannetmeyenler, kendilerini kibir içinde büyük makamda zannedenler bu sorguya tutulacaklar. Kendi putlarımıza çok fazla tutunduğumuz için bu hale geliyoruz. Seneler boyunca içimizdeki enerjiyi, aşkımızı, dünyamızı, zamanımızı, gençliğimizi, her şeyimizi bu sahte putlara ayırdık. Şimdi o putları kırmanın zamanı geçiyor. Onun için buradayız. Kalbimizi Rabbimize çevirmek için buradayız. Dergahın içindeyken, tutupta o putları tekrar kalbinize koymayın. Çünkü, eğer dergahın içinde bunu yapmaya çalışırsanız, bunu kırmanız çok daha zordur. Şeyh Mevlana buyuruyor; “Cenabı Hakk’a gönül vermeyen kimse, kuru odundan beterdir. Hiçbir işe yaramayan kuru kütükten ibarettir. Onun için Aşksız kimseler, cehenneme odundur diyor. Utanın kendinizden. İnsan olarak yaratıldığınız halde yazıklar olsun diyor. İnsan suretinde halk olduğun halde, seni halk eden, seni naz-u niyaz ile lütfuyla toylayanCenab-ı Allah’a aşıkolamadın, gönül veremedin, o muhabbet deryasına dalamadın. Odunmuşsun denecek Ona.” Onun için öyle söylerdi Sultanül Evliya, “Şeyh Abdullah Dağıstani; Hz bütün ibadetlerin hülasası, dünya ve ahiret rütbelerinin en ilerisi, dünya ve ahiret zevklerinin en ilerisi nedir dendiği vakit, Muhabbetullah’a mazhar olmaktır, Allahın muhabbetine ulaşmaktır” buyurur. Zaten Cenab-ı Hakk Muhabbetiyle yaşatmış bizi, mayamızda muhabbet var, ilahi muhabbet var. Lakin biz o ilahi muhabbete karşılık veremiyoruz. Maksat onun muhabbetine karşılık vermektir. O muhabbete sen muhabbetle karşılık verebilirsen, işte kemal ondadır. En büyük devlet odur. Sonsuz lezzet odur. Sonsuz şevk ondadır. Vuslata giden yollar ondadır. En ileri rütbe, muhabbetullahı bilip, o ilahi muhabbete karşılık verebilmektir. Ve senin indillah’ta olman, Allah indinde olma derecende, o muhabbete olan, o muhabbete karşılık verebildiğin muhabbettir. Ona göredir senin derecen. Çocukluğu bırak. Ey yaşlı başlı kimseler vakit yaklaşıyor. Alamadıysan tedarikte bulun, dünya pazarından ne alayım dersen en kıymetlisi nedir ki? Muhabbetullahtır. Muhabbetulhabibtir. Allah sevgilisinin muhabbetidir ki, o da Allah muhabbetidir. Ve evliyasının muhabbetidir. Ve müminlerin muhabbetidir. Derece derece. Alamadıysan tedarikte bulun. En edna mertebede müminlere olan muhabbetten başlar. Birden O İlahi Muhabbete giden yolda biz yanarız. Bana o hikaye etti ve keşif yoluyla ben o kimseyi gördüm dedi bana, Şeyhimiz Sultanül evliya hz’leri.

Kendinizi kandırmayın, çünkü amelleriniz kalbinizi gösterecek. Yüzünüzü çevirdiniz mi? Kimileri çevirdi. Onlar bu yoldan uzun zaman önce çıktılar. Fiziksel olarak gitmemiş olabilirler. Vücutları hala burada olabilir. Yüzleri bize dönük olabilir ama kalpleri çoktan çevrilmiş vaziyette. Biz oturup onlara dua ediyoruz. Ama onlar kalplerini bu yola çevirmedikleri müddetçe hiçbir şey olmayacak. Kalplerini çevirmeselerde, bizi kandırmaya çalışsalarda bir gün kendileri çevrilecekler, sapacaklar bu yoldan. Allah ayeti kerimede ne buyuruyor: BismillahirRahmanirRahim “Ey İnsan! Sizi Rabbinize karşı umursuzluk ettiren nedir? Dünya mı? Aileniz mi? Rahata olan düşkünlüğünüz mü? Bütün hepsi yok olacak. Ama Allah Aşkı, Habinine olan Aşk, Kullarına olan Aşk, Dostlarına olan Aşk, onlar yıkılmayacak. Eğer insansak, biraz şerefimiz varsa, onurumuz varsa, o Aşkı döndürmemiz lazım. Şeyh Mevlananın söylediği gibi: O Aşkı vermemiz ve başkalarına da yaymamız lazım. Dergahtayız, Evliyaullahın sohbetindeyiz. Eğer bencilsek, aldığımızı sadece kendimize tutuyorsak, o zaman tehlikedeyiz.” Şeyh Efendi buyuruyor: “Alıyorsunuz ve vermiyor musunuz? Her yönden size ulaşıyor ve vermiyor musunuz? Peygamber böyle mi yaşadı. Peygamber her aldığını verdi. Ah ah, alıyorsunuz ve vermiyorsunuz. Eğer almasaydınız, sizde olmasaydı ne yapacaktınız. Başkalarından almak için öldürmeye bile kalkardınız.” Ve Şeyh Efendi burada paradan bahsetmiyor. Kalbinizden bahsediyor. Bunu paylaşmazsanız, vermezseniz, başkalarından almak için öldürürsünüz. Ben yapmayacağım bunu derseniz, işte nefsin karakterlerinden biri. O zaman en asi olanlardan olursunuz. İster alın, ister almayın bu benim için ve sizin için. Eğer beğenmiyorsanız yutmayın, gargara yapın tükürün atın. Ben alacağım, ben bunu alacağım. O zaman sizin ensenize bu ceza iki kat inecek. Daha da beter olacak. O gün gelecek, yaklaşıyor, yaklaşıyor. İster beğenin, ister beğenmeyin Allah bize sormuyor. Vakit geliyor. Zalimler için vakit bitti. Herkesin kul olma zamanı geldi. Başka yol yok! Başka yol yok!” Şeyhimizin bize olan öğüdü, bize olan nasihatı budur.

Allah bize bu şansı tanıyor ki, Ona şükretmemiz için hala vaktimiz var. Bize bir Rehber verdi. Bu yolda nefsimizi öğrenmek için, nefsimizle mücadele etmek için, nefsimizi terbiye etmek için, kulluğu öğrenmek için, kul olarak yaşamak için,  başkalarına yardım etmek için, Allahı bilmek için, o ilahi Aşkı sohbette Allah dostlarıyla almak için. Bunu hak etmek için ne yaptık ki? Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hesap gününde nasıl sefil olacağız? Eğer bunu anlayamazsak, eğer bu noktayı anlayamazsak, sana bütün bunlar verildi ve harcadın gittin dendiğinde, ne tür bir utanç içinde olacağız? Utanın! Allah bizi bundan korusun.

Ey İnananlar! İnanın! İnanın buyuruyor Allah. Yoksa bizi kıyamet gününde sefillik bekliyor. Bütün bunlar verildi ve harcadınız bitti. Yazıklar olsun. Bu soruları soranlar, o zaman onların yüzlerine Nur gelecek. Bilecekler, ellerinden yüzlerinden Nur gelecek, yaptıklarından Nur gelecek. Açık olacak her şey. Çünkü onlar her gün kendilerini hesaba çekip, Allah rızası için uğraşmaya çalışıyorlar. Ama kendilerini sorgulamayanlar, umursamayanlar, kalpleri ölmüş olanlar, katılaşmış olanlar, onların yüzünde o karanlığı göreceksiniz. Onların amellerinde de o karanlığı göreceksiniz. Belki bugün herkes göremiyor olabilir ama, vakit geldiğinde bunu bütün dünya görecek. Allah bizi esirgesin. Uyanın! Uyanın! Uyanın! Ölü olmayın! Allahın aşkını döndürmek için yaşamamız lazım. O sevgiyi kendimize döndürmeyeceğiz. O aşkı, o ilahi aşkı, ilahi makama döndürmemiz lazım. O aşkı, Allah aşkıyla olanlara döndürmemiz lazım. O zaman kütük gibi olmayacaksınız, Cehennem odunu olmayacaksınız.

Şeyh Mevlananın Duası ile hutbemizi bitiriyoruz: “ Allah bize tat versin, Allah bize içme izni versin. Allah bize kulluk versin. Allah bizi güvenilir kullarından eylesin. Bizim ellerimizden tut ya Rabbi. Senin Aşkınla söyleyelim Ya Rabbi. Senin Aşkınla şarkı edelim Ya Rabbi. Biz halimizden utanç içindeyiz Ya Rabbi. Senin huzurunda biz sefiliz, yalvarıyoruz Ya Rabbi. Bize aşkını ver Ya Rabbi. Senin emin kullarından olalım, aşkını ver ellerimizden tut Ya Rabbi. Amin.

 

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Cuma Hutbesi

10 Safer 1443  –  17 Eylül 2021