Öfkenizi Kontrol Edin!

BismillahirRahmanirRahim 

Öfkeliyseniz ve o öfkeyle yemek yapıyorsanız, öfkeniz yemeğe de geçer. O yemeği yiyenler daha da öfkeli hale gelirler. Bakıyoruz, zamane çocukları çok sinirli, çok öfkeliler. Çünkü yemeği hazırlayanlar öfkeli. Allah’ın bizim için yaratmış olduğu, pişirmek için aldığınız o hayvanlar da bize öfkeli. Çünkü onlara zulmediyoruz. Aynı şey ektiğimiz bitkiler için de geçerli. Aynı şey yağmur için de, toprak için de geçerli. Herkes öfkeli, o yüzden insanlar git gide daha da öfkeli hale geliyorlar. Peki öfkelendiğinizde ne olursunuz? Dengenizi yitirirsiniz. Dengesiz bir şekilde kontrolü yitirirsiniz. Bu da başka bir çeşit sarhoşluktur, dengeniz yoktur. O zaman ne olacak? O zaman farkına bile varmadan, böyle hissettiğinizde, “Bir şey olduğu yok,” diyeceksiniz ama.. Ne diyorlar şimdi? Anksiyete. Kaygı. Çünkü nasıl kontrol edeceklerini bilmiyorlar.

Zikir yaparken kendinizi, nasıl nefes alıp verdiğinizi gözlemliyor musunuz? Çalışırken, uyurken, mutluyken, öfkeliyken, sinirliyken kendinizi gözlemliyor musunuz? Tansiyonunuzun nasıl yükseldiğini gözlemliyor musunuz? Sinirlendiğinizde, öfkelendiğinizde ne olur? Tansiyonunuz yükselir. Tansiyon, kan basıncı nedir? Kan basıncınızın yükselmesine ne sebep olur? Nedir? Şeytan. Peygamber Efendimiz (asvs);

“Şeytan Ademoğullarının damarlarında dolaşır,” diye bildirmiş.

Orada akar. Öfkelendiğiniz anda girer ve her yerinde akmaya başlar. Bir kere öfkelendiğinizde sesiniz değişir, nefes alıp verişiniz değişir. Hemen tersini yapın. O yüzden Efendimiz (asvs), “Sinirlendiğinizde ayaktaysanız, oturun. Hala daha geçmezse, uzanın. Hala daha geçmezse gidip soğuk suyla abdest tazeleyin ve geçmesi için iki rekat namaz kılın,” diye buyurmuştur. Bu öfke bizi öldürüyor. Çevreyi öldürüyor, insanları öldürüyor, milletleri öldürüyor. Hepsi bu öfke yüzünden. Bu şeytandan miras kalmıştır. O yüzden, kendinizi o anda yakalayamıyorsanız, ne zaman yakalayacaksınız? “Ah, kendime engel olamıyorum.” Kendine engel olamıyorsun? O zaman sen hayvan mı oldun? Buradaki hayvanlar bile, havlıyorlar havlıyorlar, sahibi gelip, “Otur,” deyince dinliyorlar. Hemen kendilerine geliyorlar. O zaman biz hayvandan da beter bir haldeyiz. Allah (svt) buyurmuş: “Onlar hayvanlardan da beterdir. Aslında taşımamanız gereken hayvani sıfatlara sahiptirler.”

O yüzden Şeyh Efendi hep kimin örneğini verirdi Dergah’ta? Bu müridin (Şeyh bir müridi gösterir.) Asla öfkelenmez. İnsanlar kendisine söver, o öylece oturur. Ona bağırırlar ama öfkelenmez. Birbirinizden öğreneceksiniz. Burada birbirinizden öğrenecekseniz. Birbirinizle kavga etmeyeceksiniz.

Öfke, nereye dokunursa oraya zehrini saçar. Öfkeyle yemek yapıyorsanız, yemek zehirlenir. Ve o zehir, içinde şeytanın dolaştığı bir zehirdir. Bazen kadınlar, “Bizim eğitimimiz ne zaman başlayacak? Bizim ne zaman bir Dergahımız olacak?” diye soruyorlar. Ufacık bir şeyle başlasam, kaçar gidersiniz. Çünkü, mesela, “Yemek yapmadan önce kendini hazırladın mı? Kaç rekat namaz kıldın? Hangi duaları okudun? Ne kadar salavat getirdin?” diye sorsam, “Ah, hmm, ee…” O zaman ne istiyorsunuz? Anlıyor musunuz? Kalbin başka yerlerde dolaşırken oturup zikir yapmak kolaydır. Ancak iş yaparken Allah’ı hatırlamak ve düzgün bir şekilde yapmak, bu başka şeydir.

İş yapıyorsanız, ve bunu düzgün bir şekilde yapıyorsanız, o zaman evet, üzerine başka şeyler koyabilirsiniz. Ancak doğru düzgün yapamıyor, nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, lütfen, zikri bir kenara bırakın, sadece, “BismillahirRahmanirRahim Destur Medet,” deyin ve öyle yapın. Düzgün bir şekilde yapın. Çünkü insanlara bakıyorum, “BismillahirRahmanirRahim, BismillahirRahmanirRahim, BismillahirRahmanirRahim,” diyorlar ama her şey kaos içinde, karmakarışık. Nasıl yapacaklarını bilmeden sürekli zikir yapıyorlar. Ama hiç uymuyor.

Eğer öfkeliyseniz ve bir ülke inşa ediyorsanız, tüm ülke öfkeli olur. Öfkeliyseniz ve toprağa bir şeyler ekiyorsanız, bu hiç iyi değildir. Bir şey olacaksınız, Mevlana Hz.’nin dediği gibi, toprak için ne diyor? Toprak gibi olun. Neyde toprak gibi olun? Tevazuda. Sabırda da toprak gibi olun. Neden biliyor musunuz? Çünkü herkes toprağın üstüne basar. Herkes. Kimse  toprağı başının üstüne koymaz. Bunu yapacağınız tek zaman öldüğünüz vakittir. Herkes toprağın üstüne basar. Ve toprağın kendisi, günde yetmiş defa, “Ey üstüme basan…” der. Şeyh Efendi, toprağın günde yetmiş defa bunu dediğini söyler. Toprakla çalışanlarınız bunu bilmeli. Çünkü orası sadece robot gibi öylece çalışacağınız yer değil. Önemli olan, yaptığınız iş, yaptığınız işin ruhudur. Önemli olan budur.

Şeyh Efendi, toprağın günde yetmiş defa, “Ey kibirle üstüme basan! Bil ki çok yakında bana geri döneceksin ve ben de seni öğütüp toprak edeceğim.” Öğütecek. O yüzden toprak diyorlar. Meşgul olmamız gereken şeyler bunlar. İşinizi yaparken bunlarla meşgul olmalısınız. Aslında sorun olmayan, kendinize sorun haline getirdiğiniz, hiç değişmeyen problemlerinizle değil, bunlarla meşgul olmalısınız. Sürekli bir endişe halinde değil. Endişelenmesi gereken biri varsa, bebekler endişelenmeli. Çünkü hiçbir şeye sahip olmadan dünyaya geliyorlar. Ve onlara bakacak birinin olup olmayacağı da garanti değil. Ama hiç kaygılanmazlar. Siz neyden kaygılanıyorsunuz? Kendinizden kaygılanın. Kendi kendinizi soktuğunuz karmaşadan kaygılanın ve sonra da Allah’a şükredin.

Öfke çok büyük bir sorundur. Müridler öfkelenmemeli. Kendilerini geri çeksinler. Durumu nasıl idare edeceğinizi bilmiyorsanız, kendinizi geri çekin. Konuşup, “Bunu nasıl yaparım?” diyebilirsiniz. Ama denemeyin. Kavga etmek Dergah’ta yasaktır. Bazı istisnalar var, diğerlerini eğitmek üzere işini yapanlara bazı yetkiler verilmiş olabilir. Onlar için bile… İnsanları azarlamam Şeyh Efendi’nin hiç hoşuna gitmezdi. “Sabırlı ol, yapma,” derdi. Öte yandan da, “Ne zaman biraz heybetleneceksin?” derdi. Yani dengelemem gerekti. Önemli olan, nasıl arkadaşlık kuracağınız, nasıl kardeşlik yapacağınızdır. Bir kere kardeşliği kurdunuz mu, kullandığınız ses tonunun bir önemi olmaz, nedenini anlarsınız. Anlıyor musunuz? Aranızda kardeşlik olduğunda, o kişi size bağırmış ya da gülümsemiş önemsemezsiniz. Çünkü ardındaki niyeti bilirsiniz. O yüzden de gördüğünüz şeye sinirlenmezsiniz. Çünkü anlarsınız. “Uçurumdan aşağı düşmek üzereyim. Uyanmam için bana bağırıyor.” Bu kabul edilebilir bir şeydir.

Kardeşlik kurmak önemlidir. İlk önce buna sahip olmalısınız. Buna sahip oldunuz mu, o zaman anlayacaksınız. Ama bu kardeşlik olmadı mı, sadece beraber çalışan farklı bireyler olarak kalacaksınız. İkinizin, ya da üçünüzün arasındaki en ufak bir şeyde hemen patlayacaksınız. Her küçük şeyi alıp… Saçmalık bu. Şeytan sizinle oyun oynuyor. Görmüyor musunuz, buradasınız, ibadet ediyorsunuz, zikir yapıyorsunuz, her şeyi yerine getiriyorsunuz, takip ediyorsunuz ve şeytan şimdi de bu küçük şeylerle fitne fesat saçıp sizi oyuna getiriyor. Bunların hepsini kesin. Yoksa çok zorlu bir şekilde onlar sizin önünüzü kesecekler. Anlıyor musunuz?

İnşaAllah. Hepimiz öğreniyoruz. Birazcık kendinize gelin. Bu kadarı yeterli.

Ve min Allahu Tevfik. El Fatiha. Selam aleykum ve Rahmetullah.

Şeyh Lokman Efendi Hz. – Sahibul Sayf Abdulkerim el Kıbrısi Halifesi (ks)
Osmanli Dergahı, New York
6 Zilkade 1439 – 19 Temmuz 2018