BismillahirRahmanirRahim

 “Kendini Bilen, Yolda Muzaffer Olur”

Bütün HamdüSenalar Allah SVT’ya aittir. Alemlerin Rabbi olan Allah,Suret’ül Casiye de şöyle buyuruyor, BismillahirRahmanirRahim; “De ki; Allah sizi yaşatıyor, sonra sizi öldürecek. Sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde, sizi bir araya getirecek. Ama insanların çoğu bilmezler. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklar. O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. Onlara şöyle denilir; Bugün yalnızca yaptıklarınızın karşılığı verilecektir. İşte kitabımız, size karşı gerçeği söylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk. İnanıp Salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları Rahmetine sokacaktır. İşte bu apaçık bir başarıdır. ”SadakAllahül Azim.

Bütün Salat ve Selamlar Peygamberlerin Sultanı, Habercilerin İmamı,İlkin ve Sonun Efendisi, Efendimiz Muhammed Mustafa SAV’e olsun. Ya Rabbi, Efendimiz, Peygamberimiz ve Habercimiz olan Muhammed AS’a Salat ve Selam eyle. Halilullah olan İbrahim AS’a, Kelimullah olan Musa AS’a, Ruhullah olan İsa AS’a Salat ve Selam olsun. Bütün Meleklerine, bütün habercilerine, bütün Peygamberlerine Salat ve Selam olsun.

Salat ve Selamlar Peygamber Efendimiz’in Onurlu Ailesine, Sahabe-i Kirama, özellikle de       4 Hulafa-i Raşidin, Hazreti Ebubekir es-Sıddık, Hazreti Ömer el-Faruk, Hazreti Osman el-Gani, Hazreti Ali el-Murtaza’ya ve Onları kıyamete kadar takip edenlere olsun. Amin.

Salat ve Selamlar bu yolun Sultanları,Nakşibendi Yolu’nun Meşayihlerine olsun.

Salat ve Selamlar Osmanlı Sultanlarına, İslam’ın koruyucularına olsun. Allah onları sevenleri sevsin, Allah onlardan nefret edenlere lanet eylesin. Allah onların dönüşünü hızlandırsın. Amin.

Ey İnananlar, Eyyühel Mü’minun! Bu mübarek Cuma gecesine (gününe) hoş geldiniz. Rebiul Evvel ayının, bu mübarek ayın son Cumasına hoş geldiniz. Allah niyetlerimizi kabul etsin. Bizler, Peygamber Efendimizin bu Mübarek ayını, Mevlid-i Şerifini idrak etmeye çalışanlardan olmak istiyoruz. Ona sevgimizle, şerefimizle, tutkuyla bağlanmaya çalışıyoruz. Allah SVT bize ömür verirse inşallah, önümüzdeki sene de buna kavuşalım. Amin.

Ey İnananlar, Hutbe nasihattir. Peygamberimizin yeğeni, Peygamberimizin damadı, Zülfikâr’ın Sahibi, Hz Ali el-Murtaza KV’nin Hutbesinden dinleyelim. “Ey İnsanlar, Ahiretiniz için hiçbir şey yapmıyorken, ona ümit beslemeyin. Tövbesini büyük umutlar içinde geciktirenlerden olmayın. Bir zahid gibi konuşup, sanki bütün tutkularını bitirmiş, ahirete hazırmış gibi yaşadığını gösteren sahtekarlardan olmayın. Çünkü onlar hâlâ bu dünya açlığı içinde koşturuyorlar. Onlara dünya verildiğinde tatmin olmazlar, onlardan dünya alındığında mutsuz olurlar. Ellerindekine şükretmezler ve her daim elindekinden daha fazlasını isterler. Başkalarına nasihat eder ama o nasihatı kendisine almaz, öyle yaşamaz. Salihinleri sevdiğini iddia eder, ama onların yaptığı işlerle meşgul olmaz, onlara hizmette bulunmaz. Yanlış yoldakilerden nefret ettiğini söyler ama onlarla beraber olur. Nefsi onu ele geçirmiş, yanlış düşüncelerin içinde boğulmuştur. Allah’a yaklaşmak, yakîn olmak için nefsini kontrolde tutmaz. Zengin olduğunda, zenginliği onu sarhoş eder ve yanlış şeyler yapar. Hasta olduğunda çok üzülür, yoksul olduğunda bütün ümidini kaybeder ve paramparça olur.
Bu tarz insanlar, yalanlar ve peşinde koştuğu ödüller arasında gider gelir.

İyi zamanlara kavuştuğunda şükretmez, kötü zamanlarda ise sabır göstermez. Kendisine gelen uyarılara kulak asmaz. Herkese uyarı geliyor, herkes ölüm uyarısı ile uyanmaya çalışıyor ama bunu hiç kendi üzerine almaz. Sanki hep başkaları uyarılıyormuş gibi davranır. Ey hedefi, amacı dünya olanlar! Ölüm içinde ve ölümden ödünç günlerle yaşayanlar. Hastalığın avucunda pençeleşenler, günlerinin ganimetini sağlayamayanlar. Zamana mahkum olmuş ve zamanın meyvesi peşinde koşanlar. Ey önüne açık deliller geldiği halde aptalca yaşayanlar,Ey fitne içinde boğuşup duranlar. Gelen uyarılara kulak asmayanlar. Size açıkça söylüyorum; Bu yolda zafere ulaşacak olanlar, sadece kendini bilenler olacaktır. Onlar savaşa ulaşır, onlar zafere ulaşırlar. Bu yolda mahvolacak olanlar, kendini nefsine mahkum edenlerdir.”

Allah SVTbuyuruyor,BismillahirRahmanirRahim;“Ey İman Edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, metin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen her şeyi yapan melekler vardır.” Sadakallahül Azim.

Allah SVT, beni ve sizleri bu uyarıları dinleyen ve kabul edenlerden eylesin. Güzel amellere, sevaplara ulaşanlardan olalım. Amin.

Bu Şah-ı Merdan’ın bize verdiği nasihattir. Bu bir insanın rehberliğine ulaşmak için kıyamete kadar yetecek bir nasihattir. Bizler Allah SVT’ya karşı nankör müyüz? Allah’ın önünde utançsız mıyız? Biz iyiymiş gibi davranıp da zalimlerden miyiz?Bize verilen uyarılara kulak asmıyoruz ve benim için değil bu uyarı mı diyoruz?Eğer öyleyse uyanmamız lazım. Çünkü ayet bize açık açık söylüyor, Eğer dikkat etmezsek bizler ve ailemiz o ateşin içinde, o ateşin yakıtları olacağız. Hazreti Ali KV’nin verdiği nasihatin özünde ne var? Eğer bu yolda kazananlardan olmak istiyorsanız, kendinizi bileceksiniz. Kendinizi bileceksiniz, nefsinizi bileceksiniz. Nefsinizi öğrenmeniz lazım. Eğer öğrenmezseniz kendinizi aldatanlardan, kendi kendinizi kandıranlardan olacaksınız. O zaman ateşe düşmek üzereyken bile kendinizi kandıranlardan olursunuz. O yüzden, sahte olan insanlardan olmayın. Anlayın ki, sahtelik nefsin size gösterdiği en büyük tehlikelerdendir. Çünkü sahtelik içine düşen insan, kendinin farkında olmaz ve kendi içinde bulduğu o sahte puta tapmaya başlar.

Hazreti Şeyh Mevlana Muhammed Nazım Adil el-Hakkani KaddesAllahu Sırruhu buyuruyor; “Oyun oynamaya başladığınızda işiniz biter. Hiçbir değeriniz kalmaz sahte olursunuz. Sahtelik sizi cennete ulaştırmaz. Sahtekarlıkla Cennete ulaşamazsınız. Sahtelik sizi cehenneme götürür. Dikkat edin! “İnsanoğlu” şerefinizi esirgeyin, koruyun. Niye kendimizi kandırıyoruz, bizi kandıran nedir?

Şeyhimiz nefsimizin bize oynadığı oyunu şöyle anlatıyor; “Kendi gerçekliğinizi bilmek istemiyorsunuz. Dünyaya en pis yerden çıkıp geldiniz. İnsan Evladı kendi gerçeğinin farkında değil. Dünya üstünde, bu toprağın üstünde bütün her şeyi kendi yaratmış gibi dolaşıyor. Aynada kendini övüyor. Aynanın önünde o kadar gurur içindesiniz ki, eğer ayna olmasaydı o kadar kibir sahibi olmayacaktınız doğru mu?Kendi dış görünüşünüzü bilmiyor olsaydınız, bu kadar kibir içinde olmazdınız. Siz kendi kendinizi mahvettiniz, şeytan sizi mahvetmedi. şeytanın sizi kandırmak için koşturmasına gerek yok. Önünüzde o kadar çok hile ve tuzak var ki, şeytanın sizinle vakit harcamasına bile gerek yok. Şeyh Abdülhalık Gucdevani Hazretleri şöyle buyuruyor; “Ben o kapının bekçisiydim. O kapının 40 yıl bekçiliğini yaptım ve yanlış bir şeye o kapıyı açmadım. Bu dünya üstünde yaşadım ve 40 yıl boyunca kötü bir şeyin, pis bir şeyin üstüne basmadım.” İşte biz bu tarikatı, böyle Şeyhleri takip ediyoruz.

Ama biz baştan aşağı pislik içindeyiz. pislik her yerde. O neyin, hangi kapının sahibiydi? Hangi kapıyı kolluyordu? O kapıyı bir gıdım bile açmadım. O pencereyi bir santim bile aralamadım diye buyuruyor. Ben o kapının bekçisiydim diyor. Beni kıyamet gününde hesaba çekecekler? Niçin bu kötülüğü, bu yanlışlığı kalbine koydun diye soracaklar. Başkalarına, o bunu yaptı, şu şunu yaptı diye kusur bulmaya uğraşmayın. O kişi bunu yaptıysa, ben ne yaptım? diyin. Kendi yaptığınıza bakın. Kendi yaptığınızla meşgul olun.”
Sahib’ul Seyf Hakkı konuşur.

nefs hiçbir zaman kendinde kusur aramaz. O nefs, bir efendiye tabi olmadıkça hiçbir zaman kendine bakmaz.

Hazreti Sultan Bahu KS, bu nefsin vahşiliğini şöyle anlatıyor; “nefsi ammare, bu nefs şeytana tabidir. Çirkin vahşi bir köpek gibidir. Siyah bir köpek gibidir. Durmadan havlar. Etini yer, kanını içer. Kalbinin gölgelerinde saklanır. Şeytani ve lanettir. Ey Bahu! Allah seni bu zalim nefsten kurtarsın. Namaz, Oruç, Zekât, Hac bunların hepsi nefse karşı gelmek içindir. Ama nefsin bunlarla ölür mü? Hayır. Nefsim bununla ölüme ulaşır mı? Hayır. Tesbih çekmek, Kuran okumak, Evrad, Zikir hepsi nefse karşı, ama nefsin bunlarla ölür mü? Hayır. Çile, Halvet, Cezbe bütün bunlar nefse karşı, ama nefsin bunlarla ölür mü? Hayır. Nefs’i bir taht’a bile yerleştirsen, o hala açgözlü bir köpektir. Etrafta dolaşıp kemikleri yalamak ister.

Dinle! nefs bu kadar vahşi bir hayvanken, bu kadar vahşi bir canavarken, her türlü günahı işlerken, cahil bir çocuk gibi davranır. Ve zengin olduğu anda firavun gibi davranmaya başlar. Cömert davranması gerektiği yerde, karun gibi cimri olmaya başlar. Aç kaldığında vahşi bir köpek gibidir. Karnı doyduğunda gaflet içinde ki bir eşşeğe döner. Nefsini doyurduğunda, sana karşı asilik eder. Nefsini aç bıraktığında ağlayıp sızlamaya başlar .Nefsin günahlara daldığı zaman, Allah ve Peygamberin Şefaatine ulaşmaya çalıştığında, Evliyaların, Salihlerin Şefaatine ulaşmak için çırpındığında, Ayetleri ve Hadisleri okuduğunda, kendine ölümü ve mezarı hatırlatmaya başladığında dahi hiçbir zaman sakinleşmez. Onu ele geçiremezsin. Ona nasihat vermeye çalıştığında, hiçbir zaman ele avuca sığmaz. Her daim günah peşindedir.

Sadece ve sadece İlahi Huzurdan gelmiş olan Rahmetle, bir Mürşide tabii olarak kurtulabilirsin. Bir Mürid, ne zaman günaha soyunmaya kalktığında, Mürşid bunun farkına varır. Mürşid her daim Müridinin gireceği günahın farkındadır. Ve O Mürşid, günahkâr ve günah arasında gider gelir ve onun kalbine çalışır. Ya onun kalbine ulaşır, ya da ona bir mesajla ulaşır ve onu engellemeye çalışır. Bu vesile faziletten daha evladır. nefs sadece bir Şeyh vasıtasıyla kontrol edilebilir.” Sultan Bahu’nun sözleri Hakktır.

Ey İnananlar! Ey Müridler! Söylediklerim hem sizin için, hem benim içindir. Nefsinizle mücadelede yılmayın, yorulmayın, bitkin düşmeyin, Şeyhinizi dinlemekten yılmayın, kendinizi düzeltmekten vazgeçmeyin, nefsinize mukayyet olmaktan bıkmayın. Gavs’ul Azam  Şeyh Abdülkadir el-Geylani KS’nın söylediği gibi; “Siz nefsinizi tatmin etmek peşinde koşarken, nefsiniz sizi yok etmek peşinde koşuyor. Hastalık içinde boğuşan bir hasta, doktorun verdiği ilacın etkisini, o ilacı almadan anlayamaz. Bir çocuk yetişkinliğe ulaşmadan, yetişkinliğin manasını anlayamaz. nefsin terbiyesi de işte böyle bir şeydir. nefsin terbiyesi Müridin sorgulayacağı bir şey değildir. Mürid, Mürşidi sorgulamak değil, takip etmek zorundadır.”

 

Sultan’ül Evliya Şeyh Mevlana Muhammed Nazım Adil el-Hakkani KS buyuruyor; “Sabretmeniz lazım. Ben hissetmiyorum, ben duymuyorum, ben görmüyorum, işte bunlar bana gözükmüyor, bunlar bana açılmıyor diye konuşmayın.

Belki nefsinizin tüneli kısadır. Onu kolayca kesebilir ve daha önce hayal bile edemediğiniz güzelliklerle tasarlanmış, sonsuz mesafelerde kendinizi bulabilirsiniz. Ama insanlar o tünelin içinde hayatlarının sonuna kadar gidiyorlar. Bu yolda devam ediyorlarsa nefsleri onlarla, o tünelin sonuna kadar gidecek ama sonunda nefsi onları kesecek ve bitirecek. Onun için Şeyhi bulmakta sabırlı olmanız lazım ve Şeyhinizi takip etmeniz lazım. Çünkü ancak bir Şeyhle o nefsin içinden sıyrılabilirsiniz. Ancak bir Şeyhle karanlıktan aydınlığa kavuşabilirsiniz. Ve sadece o trenin, o vagonun içinde giderek kendinizi kurtarabilirsiniz. Ve Hayatınızın yeni haline, yeni şekline, yeni hayatınıza ve yeni dünyaya kavuşursunuz. Kendi karanlığınız biter ve Nur’a ulaşırsınız. Kalbinizde o tutkunun olması lazım. Şeyhinize tutkuyla bağlanmanız lazım ve o tutkuyu da geliştirmeniz lazım. O tren istasyona vardığında, siz de o trende o istasyona ulaşacaksınız.

Bütün Şeyhler o trende 7 cennete kadar çıkıyorlar. Size gözükmüyor olabilir ama görmeniz için önce kendi nefsinizin tünelinden çıkmanız lazım. Kendi nefsinizin tünelinden çıkıp, kalbinizde kötü emellerin, kötü şeylerin kalmadığını, temizlendiğinizi idrak etmeniz lazım. Şeyhiniz sizi o zaman saf temizliğe ulaştırır. O zaman o Nur’un güzelliğinin tadına varmaya başlarsınız. Rahmetin tadına, Rahmetin ve güzelliğin tadına varırsınız. Aşkın güzelliğine, İlim ve İrfanın, Erdem’in güzelliğine varırsınız. Cüzi iradenin ve mükemmelliğin iradesini anlamaya başlarsınız.

Onu anlamaya başlayana kadar da sabırlı olup, takip etmeniz lazım. Aman Ya Rabbi ne kadar devam edecek bu? Ne kadar takip etmek zorundayım? demeyeceksiniz. O tünelin ne kadar uzun veya kısa olacağı, nefsinizin durumuna bağlı. Allah sizleri bu güzel Cennet mekanlarına, Cennet makamlarına ulaşmaya nail eylesin İnşallah. Ancak o zaman mutlu olursunuz. Daimi mutluluğa o zaman ulaşırsınız.”Sultan’ül Evliya Hakkı konuşuyor.

İşte biz bu yoldayız. Bu yolda gitmeye niyetliyiz. Bu yolda yalnız başınıza ilerlemeye kalkmayın. Biz kendimizi kervana kattık ve bu kervanın başında da bir liderimiz var. Şeyh Mevlana’nın söylediği gibi, ben artık bir şey hissetmiyorum demeyin. Takip edin, devam edin. İslam’daki yol budur. Sahabe-i Kiram bu yolu takip etti. Semi’na ve Ata’na – işittik ve itaat ettik dediler ve bununla güvene ulaştılar. Şeyhler, bütün nesiller boyunca bu şekilde devam ettiler ve Müridleri de onları takip ettiler.

Allah’ın Büyük Dostu Hazreti Mevlana Celaleddin-i Rumi KaddesAllahu Sırrahu bize şu nasihati veriyor; “Öfkeli ve küskün olmayın, çünkü pişman olursunuz. Cemaate sıkı tutunun, yoldan ayrılmayın. Bu güzel bahçeden kendinizi esirgemeyin. Çünkü bu bahçeden çıkarsanız, bataklıkların içindeki yalnız baykuşlar gibi olursunuz. Nefsinize karşı bir savaşçı gibi dimdik durun, yoksa ahırın köşesine itilmiş bir hayvan gibi olursunuz. Nefsinizi fethedin. O bencil nefsinizi fethettiğiniz de, Nura kavuşursunuz.”

Bir insanın istediği güce, bu yolda devam etmesi gereken güce kavuşması için bu sözler yeterlidir. Evet hatalar yapıyoruz, yanlışlar yapıyoruz. Ama bu kapı bize her zaman açık. Şeyh Efendi buyuruyor, Hazreti Mevlana buyuruyor; “Bu kapı açık, 1000 kere de tövbe etsen gel, yine gel ama 1000 kere tövbe etsen de geldiğinde, kendi kibrini, gururunu dışarıda bırak. İçeriye gururunla, kibrinle ve şeytanınla girmeye kalkma. Tövbeni bozdun mu? Bir daha gel, tövbe et bir daha gel. Çünkü başka kapı yok. Tek kapı İslam, başka kapı yok. Tek kapı Kur’an, başka kapı yok. Tek kapı Efendimiz Muhammed Aleyhisselatu Vesselamdır. Onun içindir ki Hazreti Mevlana Celaleddin-i Rumi buyuruyor ; “Ben Kur’an’ı Kerim’in kölesiyim, Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın ayak izinin kölesiyim.”

Allah bizi bu kapıda tutsun İnşaAllah. Bu kapıdan esirgenenlerden olmayalım İnşaAllah. Kur’an’ı Kerim’in kölelerinden olalım. Peygamber Efendimiz AS’ın ayak izinin kölesi olalım. Bu yolda yorulanlardan olmayalım, nefsimizi fethedenlerden olalım. Bu yolda devam edenlerden olalım. Bu yolda düşenlerden olmayalım. Menzile varanlardan olalım.
Şeyhimizin Mededini isteyenlerden ve karanlığı Nur’a çevirenlerden olalım İnşaAllah.
Amin. Amin. Amin.

 

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Osmanlı Dergahı – 25 Rebiul Evvel 1444 -21 Ekim 2022