BismillahirRahmanirRahim

“ Kalbinizi Koruyun ”

Tüm HamdüSenalar Alemlerin Rabbi olan Allah’adır. Tüm Hamdü Senalar Allaha dır ki, o ilk ve son, gizlide ki ve açıkta ki herşey üzerine güç sahibi olandır. Bütün hamdü senalar Allaha dır ki, mübarek kuranın mücadele suresinde şöyle bildiriyor: BismillahirRahmanirRahim; “şüphesiz Allah, ben ve paygamberlerim galip geleceğiz diye yazmıştır. Şüphe yokki Allah çok kuvvetlidir. Mutlak güç sahibidir. Allah a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun babaları oğulları, kardeşleri veya kendi soy sopları olsalar bile,Allaha ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onları iman ile yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onlara içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allahtan razıo olmuşlardır. İşte onlar Allahın tarafında olanlardır. İyi bilin ki Allahın tarafında olanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. SadakAllahül Azim. (58:21-22)

Tüm Salat ve Selamlar Peygamberlerin Sultanı,Seyyidina ve Mevlana Muhammed Mustafa (AS)’a olsun. Peygamber Efendimiz (AS) şöyle buyuruyor: “ Allah, Efendimiz Muhammed as a huzur yollasın, onun ailesine huzur yollasın, efendimiz İbrahim as a ve onun ailesine yolladığı gibi. Allah efendimiz Muhammed as a ve ailesine rahmet eylesin. İbrahim as ve onun ailesine rahmet eylediği gibi. Allah, efendimiz Muhammed as i affetsin. Ailesini affetsin. Hz İbrahim as ı ve onun ailesini affettiği gibi. Kim ki bu salavatı getirirse, ben ona kıyamet günü şahit olacağım ve ona şefaat vereceğim.

Salat ve Selam Efendimizin,OnunAsil Ailesinin ve Mübarek Sahabelerinin üzerinde olsun. Salat ve Selam özellikle de Dört Hulefa-iRaşidin, Hz. Ebu Bekir el-Sıddık, Hz. Ömer el-Faruk, Hz. Osman el-Gani, Hz. Ali el-Mürteza ve son güne dek onları takip edenlerin üzerinde olsun. Salat ve Selam Nakşibendi Yolunun Efendileri olan Hacega’nın üzerinde olsun. Salat ve Selam Osmanlı padişahlarına olsun. Onlar ki, Hakkın Padişahlarıydı. Allah onları sevenleri sevsin. Onlardan nefret edenlere lanet eylesin.Amin. Allah onların dönüşlerini, haklarının iadesini tez eylesin.

Allahümmebariklena fi Recebe ve şabana ve belliğna Ramazan.

EyyühelMüminun! Ey iman edenler! Bu mübarek Cuma gününe recep şehrullahın 3. Cumasına hoşgeldiniz. Ey inananlar! Bu günler Allah svt ya olan sadakatimize dönmemiz gereken günlerdir. Şeyhimiz sahibulseyf şeyh Abdülkerim el-kıbrısi er-rabbani ks buyuruyor; “bu ay recep ayıdır. Allah svtnın ayıdır. Kim ki nefsini yakalayıp ona muhakayyet olup, kendi kontrolü altına almak ister, bu ay da bu kolaydır. nefsinizi kontrol edemezseniz ne olur? O zaman nefsiniz şeytana taabi olur. O zaman şeytana köle olursunuz. Nefsiniz şeytana hizmet eder. Nefsiniz şeytandan emir alır. Bizler şeytanı mutlu etmek için yaratılmadık. Bizlerin yaratılıp bu dünyaya yollanma sebebi, Allah svtnın bizden razı olması ve bizim de Allahtan razı olmamızdır. Allahtan razı değil misiniz? Eğer Allahtan razı iseniz, o halde ağzınıza hakim olun. Ne ağzınızdan, ne de kalbinizden şikayet çıkmaması lazım. Elhamdülillah deyin. Bana ne geliyorsa Rabbimden geliyor deyin. Kendinize bakın, kontrol edin. bunu kendi kendinize söyleyebiliyor musunuz?

Eğer bir tek şeyden bile şikayet ediyorsanız, o zaman Rabbinizden razı değilsiniz. Çünkü herşey Rabbimizin izni ve emri ile olmaktadır. Herhangi bir şeyden şikayetçi olmak. Gerçekte, Allah svtnın verdiği kadere şikayet etmektir. Allah svt bir hadisi kutsi de şöyle buyuruyor: BismillahirRahmanirRahim; “ kim ki, benim verdiğim kaderden memnun olmuyor, verdiğim imtihana sabırla dayanamıyorsa, o zaman benim yarattığım bu gökleri terk edip, kendine başka bir Rab edinsin.”

Şeytan ve nefs el ele verip, bir insanın mutsuzluğuna sebep olmaya başladığında, o insanın şikayetine sebep olmaya başladığında, o insanın şikayet ve mutsuzluğu kalbinin çok hastalanmasına neden olur. İşte böyle hasta bir kalple şeytanın ve nefsin sızmasına sebep olmuş bir insan, artık çok tehlikeli bir durumdadır.

Şeyhimiz sahibulseyf şeyh Abdülkerim el-kıbrısi er-rabbani ks buyuruyor: “abdülhalıkgucduvanihz buyuruyor ki; ben 40 yıl boyunca bu kapıda bekledim ve bu kapıyı hiçbir yanlış şeye açmadım. 40 yıl.  40 yıl boyunca bu dünyadaydım, bu dünyada dolaştım ve 40 yıl boyunca pis bir şeye basmadım.” İşte biz o tarikatı takip ediyoruz. Ama o tarikatı takip ediyoruz derken de, yukarıdan aşağıya, tepeden tırnağa pisliğin içine giriyoruz. Hangi kapıyı 40 yıl korudu o ? söylediği şuydu; bir nebze olsun o kapıyı ve pencereyi 40 yıl boyunca aralamadı. Kalbime yanlış bir şey sokmadım. O kapının bekçisiydim. Beni kıyamet gününde hesaba sokacaklar. Niye kalbine bu kötülüğü soktun diyecekler. Etrafta dolaşıp da başkalarını suçlamaya kalkmayın. Bu kişi bana şunu yaptı, şu kişi şöyle söyledi, şöyle yaptı. Kendi kendinize işaret edin. şu kişi bana bunu yaptıysa karşılığında ben ne yaptım. Bakmanız gereken odur. Meşgul olmanız gereken odur. İşte bu yolda öğrenilmesi gereken budur. Kalbinize mukayyet olun. Kalbinizi koruyun. Kalbinize gelen şeylere dikkat edin. Kalbinizi kirli şeylere hiçbir zaman açmayın. Nefsinizin azgın düşüncelerini, şeytanın fısıltılarını dinlemeyin. Büyük şeyhimiz şeyh Mevlana Muhammed nazım adil el-hakkaniks bizi bozuk kalplerin karşılaşacağımız türlü  tehlikelerine karşı uyarıyor. Ve kalbimizi nasıl esirgeyeceğimizi şöyle anlatıyor: “ cennetlerden inmiş olan mükemmel islam bize şunu buyuruyor. Kötü şeyler düşünmeyin. Kötü fikirleriniz olmasın. Kötü niyetleriniz olmasın. Kalbinizi şeytana açmayın. Kalbinizi koruyun. Kalbinizi nasıl koruyacaksınız ? bugünlerde artık binaların bile güvenlik sistemleri var. O zaman kalbinizin güvenliği nerede? Kalbinizin güvenliği, kalbinizin koruması zikirdedir. Pek çok sivri kafalı insan zikrin gücünü inkar ediyor, anlamıyor. Ehli sünnet vel cemaate karşı duruyorlar. İslamdan zikri kaldırırsanız geriye hiçbir şey kalmaz. Bu, Vücudun içinden herşeyi çıkarıp, geriye bir tek iskeleti bırakmak gibi olur.İskeletin size bir faydası olabilir mi? İskelet halinde uyuyabilir misiniz ? sizi mutlu edebilir mi ? islamın içinden zikri çıkartırsanız geriye hiç bir şey kalmaz. İşte bu sizvri kafalı insanlar, Allah bize emrettiği  halde insanlara zikir yapmayın diyorlar. Kalbimiz zikir yapıyor. Dilimiz var, gözümüz var, kulağımız var. Kalbimiz de duyuyor, görüyor, konuşuyor. Bütün hisleriniz kalbinizdedir. Eğer kalb çalışmazsa, insanın hali bitmiştir. Ömrü bitmiştir. Kalbimizde bir dil vardır ki, hiç durmadan Allah, Allah der. Her nefesimizi aldığımızda Hu, Hu, Hu der. Zikir kalbimizde ki güvenlik sistemidir. O içimizde ki güvenliktir. Şeytanda bir ağaç kütüğü vardır. Kim ki zikre yanaşmaz, zikir yapmaz, işte o zaman şeytan o kişiye sokulup kalbine bu ağaç kütüğünü yerleştirir. Ama o kul Allah der demez, o şeytan çabucak o kütüğü çıkartıverir ve kaybolur. O yüzden çok dikkat etmeniz lazım. Şeytan düşüncelerinize, niyetlerinize, kalplerinize girmesin. Bir kere müsaade ettiğiniz anda, girdiğinde sizi kuşatıverir.

Nereye giderse siz de oraya gidersiniz. Nereye gideceğini zannediyorsunuz ? cennete mi gidecek. Hayır. Cehennemi boyluyor. İşte kalbinizi böyle şeytana teslim ederseniz, kalbinizi korumazsanız, şeytan kendisi ile beraber sizi de cehenneme sürükler. Şeytanı takip eden hiç kimse mutlu değildir. Şeytanı takip eden hiç kimse huzura eremez, Cennete ulaşamaz. Hakeza eğer bir kişi bu vaziyette ölürse, melekler onun ruhunu alıp 1. cennete götürürler. Ve orada ölüm meleği onlara sorar: “ kimdir yanınızda ki ? atın onu yanınızdan, çünkü şeytanla beraber geliyor, cennetlere giremez.”

Kiminle beraberiz o zaman ? nefsimizle mi beraberiz ? Şeytanla mı beraberiz ? eğer onlarla berabersek, cennet bekçileri bizi kapının yakınına bile yaklaştırmaz. O zaman kiminle olmamız lazım? Allah svt emrediyor: “Salihînler ile olun. İyiler ile beraber olun. Evliyaullah ile beraber olun. Eğer şeyhimizi kalbimizden çıkarıp, şeytanın hilelerine kalbimizin kapısını açarsak ne hale geliriz ? şeyhimzisahibuseyf işte bu durumda ne olacağına ve nasıl kurtulacağımıza karşı bizi şöyle uyarıyor: “eğer kendimizi düzgün tutarsak, kendimizi meşgul edersek, bu dünyada, bu hayatta kalbimizi ve kendimizi düzgün tutarsak, zanneder misiniz ki etrafımızda ki ahmakça şeyler bizim yanımıza yaklaşabilir ? o zaman, durmadan etrafta dolaşıp başka insanların kusurunu bulup onlara sataşmaya mı çalışırız ?

şeyhimizden devamlı o nasihatı alıyoruz. Kendisi buyuruyor; saldırmayın, saldırmayın, saldırmayın diyor. Neden hala saldırıyorsunuz ? saldıramazsınız. Ama kendilerini o kadar üstün görüyorlar ki, şeyhinin sözlerine bakıyorlar ve diyorlar ki; şeyh saldırıyor. Şeyhin görevi uyarmaktır. Hem kendisini hem sizleri. O insanları uyarıyor. Bizlere bir uayrı veriyor. O uyarıyı anlamamız lazım. Sahiplenmemiz, dinlememiz lazım. Ama daha önce de söylediğimiz gibi, insanlar kendilerini o kadar üstün görüyorlar ki, müriddeğilde kendini sultan zannediyor. Eğer kendini sultan zannediyorsan, o zaman demelisin ki, ben kimseden hiçbir şey almam. Kimseyi dinlemem. Ama o dahi yanlış. Çünkü Allah svt buyuruyor: “her bilenden daha yüksek bir bilen vardır”.Hakkhakktır. Doğru doğrudur. Hakktan gelen her şey hakk sözdür. Bunu değiştiremezsiniz. Onun için Buna nasıl baktığınız önemlidir. Hangi gözle bakıyorsunuz ? hangi kalple bakıyorsunuz ? ne düşünce ile bakıyorsunuz ? onun içindir ki, peygamber efendimiz asv buyuruyor: “benim ümmetimin vücutlarında bir et parçası vardır. Bu et parçası iyi ise bütün vücut iyidir. Eğer bu et parçası kötü ise o zaman bütün vücut kötüdür. O vücut hastadır. Bu et parçası kalptir. Eğer o kalp fiziksel olarak hasta ise, en kötüsü ölürsünüz. O kalp o hastalıkla ölür. Olacağının en kötüsü ölmesidir. Ama eğer o kalp manevi olarak hasta ise, işte o zaman problem çok çok daha büyüktür. En büyük dert o kalbin manevi hastalığıdır. Sadece ölmekle kalmazsınız, bütün dünyanın yükü üzerinize biner, çünkü bütün düşünce tarzınız yanlıştır. Hiçbir zaman pozitif düşünemezsiniz. Her daim negatif olurusunuz. Müsbet düşünceniz olmaz. Her daim hata içinde olursunuz. Yanlış bir şey, kötü bir şey olsa bile iyi yönden düşünün. O zaman kimseye zarar gelmez. Yaptığınızla kendi kendinizi ödüllendirirsiniz. İyi olup, iyi düşündüğünüz için onunla ödüllendirilirsiniz.

Ama bir kişi hakkında kötü düşünürseniz ve o kötü düşüncenizi o insana mâl etmeye çalışırsanız, o zaman o düşünce ile cezalandırılırsınız. Ve pek çok insan da bununla cezalandırılacak. Ağızlarından çıkan sözler, düşüncesizce sarf etikleri kelimeler onların cezası olacak. Söylediklerinden sonra, hayatlarının içinde, o düşüncesizlikleri, her daim zorluk olarak onların karşısına çıkacak.

Çünkü söyledikleri kötü sözler için Allah svt buyuruyor: “ benim dostlarıma dokunma! Benim dostlarıma dokunanlara savaş ilan ederim” diyor. Allah svt buyuruyor ki: “allah dostlarına dokunmayın, Allah dostlarına sataşmaya kalkmayın.” Bu yüzdendir ki İnşaAllahur Rahman kendi içlerinize dönün, kendinize bakın, kendi içinizde iyice irdeleyin. Benim bu alışkanlığım var mı, dikkat edeyim. Varsa kurtulayım, bu alışkanlığı durdurayım. Benim böyle bir alışkanlıım yok diyip kestirip atmayın. Bakın kendinize ve iyice kontrol edin. bende bu var mı ? çünkü size bir sürü farklı noktadan, farklı dereceden ulaşıyor. Var mı bu? Evet var diyin. O zaman şükür ya rabbi, ben bana bunu hatırlatana müteşekkirim ve kendimi düzeltmeye çalışacağım deyin. İşte o zaman niyetiniz iyi olur ve o iyi niyet ile de destek gelir. O iyi niyet ile rahmet bulursunuz. O iyi niyet ile kötü düşünceden kurtulursunuz. Kalpleriniz o yükün altına girmez.

İnsanlar ben hiçbir zaman rahat bulamıyorum, ruhum sıkılıyor diyor. Evet, doğrudur Ruhununuz sıkılıyor. Çünkü kalbinizi yük altına koyuyorsunuz. Kalbinize çok yük veriyorsunuz. Kalbinizi yanlış şeylerle dolduruyorsunuz. Kalp şeytanın yeri değildir. Kalp Allah’ın tahtıdır. Düşündüğünüz bütün o yanlış, çirkin şeyler, şeytanî şeyler, şeytana davetiyeden başka bir şey değildir. O yüzden şeytanın sinsice kalbinize  yaklaşmasına ihtiyacı yok. siz ona açık davetiye yollayıp, gel gir kalbime diyorsunuz. Sonra da dönüp benim kalbimde nasıl Allah var dersiniz ? allah kalbimde. hayır. Allah kalbinizde değil. Bunu söyleyen Allahtır. Önce evini temizle, ben ondan sonra gelirim. Evinin temiz olması lazım. Kalbini temizlemen lazım. Ancak kalbini temizlersen Rabbül Alemin kalbine yaklaşır. Ona o davetiyeyi vermen lazım ki, oraya o zaman gelsin.

Peki nasıl yapacağız? Kalbimizi nasıl temiz tutacağız ? çok kolay. Bunu hatırlamak çok kolay. Daha dün ana karınında olduğumuzu, bugün toprak sütünde dolaşıyorken, yarın mezara gireceğimizi hatırlamak, bunu her daim kendimiz için hatırlamak yeterlidir. Bunu kendine hatırlatan kişi kendine gaye edinir ve der ki, Mezarımı güzel şeylerle doldurayım. Mezarıma güzel şeyler yollayayım. Bu kişiler ile güzel ilişkilerim olsun. İnsanlara yarıdımda durayım. Bu kişinin kim olduğunu bilmiyorum ama ben öldüğümde bana dua edenlerden olsun. Siz kendiniz mezarınıza iyi şeyler yollamasanız bile, iyi davrandığınız insanların size yapacağı dualar, sanki bir bitkiye su vermek gibi mezarınıza ulaşabilir. Onlar mezarınıza dua yollayabilir. Onun için bize kalmış, size kalmış.

Çünkü allahsvt bize acı çektirip, bizi cezalandırmak istemiyor. Bizim kul olmamızı istiyor. Allah kullarını cezalandırmaz. Ama kullar kendilerini cezalandırıyorlar. Onlar önce Allah svt ya, sonra peygamber efendimiz as a ve  mübareklere asilik ediyorlar. Bu yaptıkları asilik kimedir ? sadece bu kişi veya şu kişi yapıyor demek değildir. Yalan bu. Hilebazlıktır bunu söylemek. Böyle beter nefsi olan bir insan, zanneder misiniz ki Allaha ulaşabilir ? kendinden başka hiçbirşeyi kabul etmeyen. Dünyada edindiğiniz varlıklar, Allah svt ya ulaşacağınızın garantisi midir ? sizin o sütün zekanız Allaha ulaşmanızı sağlayacak mı? oraya kullanacağınız üstün zeka ile değil, Evliyanın üstünüzde ki nazarı ile ulaşacaksınız. Evliyanın ettiği dua ile bir yerlere vardınız. Kendinizden olduğunu mu zannediyorsunuz? bu yapabileceğiniz en büyük hatadır. Müslümanlar bu gün işte bu hatanın içindeler. Söyleyemiyorlar bile.Bunun ödülü bana ait değildir.Eğer benden iyi sözler çıkıyorsa, bu sözler bana ait değildir. Şeyhimden geliyor. Benimle alakası yok. bunun ödülü Şeyhimdir. Ben sadece vesileyim. İşte bu sözler şeyhimizden, gerçek bir şeyhden.

Şeyhimizin sözleri taze ve canlıdır. Direkt bize konuşuyor. Eğer bu sözleri ciddiye, kâle alırsak, eğer bu uyarıya kulak asarsak ve kendimize edinirsek, bu nasihati tutarsak mübarek recep ayında inşallah güvene kavuşanlardan, güvene geri ulaşanlardan oluruz.

Şeyh efendinin söylediği gibi, niyetinizi düzelttiğiniz anda, niyetinizi düzeltir, düzeltmez size rahmet ulaşır. Ve rahmet ulaşır ulaşmaz da, o niyetleriniz ile düşüncelerinizin yanlış halleri de kalkmaya başlar. Düşünceleriniz de düzelir. Bu yüzdendir ki, niyetlerimizi düzeltmemiz lazım. Niyetimizi düzeltmek için önce yanlış olduğumuzu kabul etmemiz lazım. Ben yanlışım dememiz lazım. Kibir, inat, öfke ve kıskançlık. Bir insanın bunları söyelemsine mani olmak için o kişiyi boğar. Ben yanlışım demek, yanlışım demek. Bir kişi kendine yanlış olduğunu itiraf ederse, o zaman tövbe etmiş olur. Töbesi ile o kişinin niyeti değişmeye, güzelleşmeye başlar. Ve yanlışlık çamurunun içinden çıkmaya başlar. Rahmetin ona ulaşmaya başladığını görür. Şeyhimizin nasihati tavsiyesi budur. Bu tavsiyeyi alırsak kazananlardan oluruz. Bu tavsiyeyi umursamazsak, şeytan ve nefsi ile beraber olanlardan oluruz. Boynumuza halkayı vurur ve cehenneme düşene kadar da bırakmaz. Cennetin kapısına bile varamayız.Bu yolda devam etmenin tek yolu, peygamber efendimiz as ve onun mirasçılarını takip etmektir.

Mevlana celaleddin-i rumiks buyuruyor: “ Allaha uzanan yol çok korkunç ve yüksek bir karla kaplıdır. Peygamber efendimiz as hayatını tehlikeye atıp, atı ile bu yolu açıp, açık tutmak için uğraştı. Kim ki bu yolda gitmeye başlar, bir rehbere tâbi olması şarttır. O rehberşn koruyuculuğuna muhtaçtır. Bu yolu keşfeden peygamber efendimiz as dir. Ve keşfinden sonra her yere işaretler bırakmıştır. O işaretlerle, bu taraftan gitmeyin, şuraya girmeyin, eğer buradaya giderseniz ad ve semud gibi sefil olursunuz. Buraya girerseniz inananlardan olur ve kurtulursunuz buyurmuştur. Gerçek rehberlerin yardımı ve rehberliği olmadan, bu yolda ilerlenemez. Kalbimiz rehbersz yolu bulamaz. Zannetmeyin ki Allah dostlarının meclisinde bulunup da size Allah nuru ile bakanların nazarı altında istediğinizi düşünüp, istediğinizi yapabilirsiniz ve o bilmez. Onlar Allahın nuru ile bakarlar ve bilirler.”

Hz Mevlana aynı zamanda gene buyuruyor: “ dikkat edin kendinizi koruyun. Ey çok düşünen kalp! Ey şeytani düşüncelere bürünen, senin düşüncelerini şeytan biliyor ve sana sessizce biniyor. Senin yüzüne gülümsüyor, yüzünde ki tebessümle kendini saklıyor. Senden önce mahvolmuşlara bak. Mübarek insanlara, Allah dostlarına saygısızlık edip mahvolanlara bak. Akıllı kişi firavundan ders alır. kendi varlığına bakmaz. Kendi varlığı ile övünmez. Yokluğunu hatırltır kendine. Ders almayan kişi başkalarına ders olur. Ve onun başına gelenler, başkalarına öğreti haline gelir. Kalbimizi düzeltmek zorundayız.

Şeyh efendi buyuruyor: “bir kabınız var kalbiniz bir kap gibidir. Ya su ile doldurursun, ya süt ile doldurursun ya da sirke ile. Aynı kabın içine suyu, sirkeyi ve sütü karıştıramazsın. Aynı kabın içine süt ile suyu da karıştıramazsın. Aynı kap karıştırılıp süt ve sirke ile de doldurulamaz. Ya sadece süt koyacaksın ya sa sadece su koyacaksın.

Eğer süt ile sirkeyi karıştırırsan işte mahvettin. Bu günün insanları bundan daha beter yapıyor. Kanalizasyon sokuyor onun içine. Kanalizasyon suyu ile dolduruyor kaplarını. Kurtulun bundan! Kurtulun! Bunu bana söyleme cüretini nereden buluyorsun deme. Bu sözler hem sana hem banadır. Kalbini temizle pisliklerden arındır.pis düşüncelerden, yanlış düşüncelerden kurtul ve oraya Allahı koy. Bu benşm sözüm değil. Sadece sözle değil bu. De ki ya rabi ben sana kulum, sana kul olmaya çalışıyorum ya rabbi. Bana kapını aç ya rabbi. Temizlenin, temiz gelin. O zaman işte o kapıdan naısl hızlıca girdiğinizi görürsünüz. Buna ancak temizlenerek ulaşılır.  O zaman işte bu gözlerrle dünyanın gerçek halini görmeye başlarsınız. O zaman anlarsınız ki bu dğnya kanalizasyon hatta kanalizasyondan daha beter. İnşallah bu mübarek recep ayında uyanp daha iyi oluruz. Ya rabbi senin rahmetine muhtacız. Bize rahmet eyle. Ya rabbi senin esirgemene yardımına muhtacız, bağışla. Ya rabbi, senin settar sıfatına muhtacız. Bizim yanlışlarımızı ört. Bizi ört. Ya rabbi peygamber efendimizin şefaatine ulaşanlardan olalım. Ya rabbi dostlarının rızasına ulaşanlardan olalım. Ya rabbi bu mübarek aylarda, inananlar olarak senin huzuruna varanlardan olalım. Amin.

 

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Cuma Hutbesi

17Receb 1443  –  18 Şubat 2022