BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Bütün Hamdü Senalar Allah’adır. Alemlerin Rabbi olan Allah, Mübarek Kur’an’ı Kerim’in
Al-i İmran Suresinde şöyle bildiriyor; BismillahirRahmanirRahim “Ey İman Edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün. Hep birlikte Allah’ın ipine Kur’an’a sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarındaydınız, o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size Ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler sadece onlardır.” SadakAllahül Azim.

Salat ve Selamlar Peygamberlerin Sultanı Seyyidina ve Mevlana Muhammed Aleyhisselatu vesselam’a olsun. Hazreti Hasan el-Basri (RadiyAllahu Anh) buyuruyor; “Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhissalatü vesselam’ın nehrinden kim ki bir bardak dolusu içmek ister, şöyle söylemesi gerekir: “Ya Rabbi Peygamber Efendimiz Muhammed Aleyhisselatu vesselam’a Salat ve Selam eyle. Onun Ailesine, Sahabelerine, Çocuklarına, Hanımlarına, Onun soyundan gelenlere, Ailesinde olanlara, Onunla birlikte olanlara, Ona yardım edenlere, Onu takip edenlere, Onu sevenlere, Onun Ümmetine ve Ümmeti ile beraber olan herkese Salat ve Selam eyle. Sen en büyük Rahmet sahibisin, çok affedicisin.”

Salat ve Selamlar 4 Hulafa-i Raşidin Hz Ebubekir es-Sıddık, Hz Ömer el-Faruk, Hz Osman el-Gani, Hz Ali el-Murtaza ve Onları son güne kadar takip edenlere olsun. Salat ve Selamlar bu Soylu Nakşibendi Yolu’nun Mübarek Meşayihlerine olsun.

Salat ve Selamlar Osmanlı Sultanlarına olsun ki Onlar saltanatları boyunca dünya üzerinde Adalet ve Barışı yaydılar. Allah Rasulünün Aşkıyla 800 yıl boyunca hükmettiler. Allah Onları sevenleri sevsin, Allah onlardan nefret edenlere lanet eylesin. Allah onların haklarının iadesini hızlandırın. Amin.

Eyyühel Mü’minun! Ey İnananlar! Mübarek 3 Aylara yaklaştık. O Mübarek Recep, Şaban ve Ramazan ayları önümüzdedir. Bu aylara yaklaşırken hazırlık yapıyor muyuz? Yoksa Mübarek Ayları cehalet ve gafletle mi karşılayacağız? Silkelenip kendimize gelmemiz ve uyanık olmamız lazım. Hutbe ve Sohbet, dinlemek içindir. Hutbe ve Sohbet, dinleyip nasihat alıp, uyanmak içindir. Uyanmamız lazım, ölüm bize gelip bizi uyandırmadan uyanmamız lazım. Şah-ı Merdan Hazreti Ali (KerremAllahu Veche) şöyle buyuruyor: “Ey sen! nefsiyle oynayıp duran, nefsine taabi olan gaflette ki kişi! Seni gördüğümde, sana gelen ölüm meleğini de görüyorum. Ölüm Meleği sana geldiğinde, kapını çalıp saklanmanı beklemeyecek. Senin saklanmana müsaade etmeyecek. Senin hiçbir bahaneni dinlemeyecek. Hiçbir söylediğine kulak asmayacak. Gençlere anlayışla davranmış, Büyüklerine saygı göstermiş olsan bile, o sana hiç acımayacak. Seni karanlık bir deliğe taşıyacak, orada yalnız ve korku içinde olacaksın. Ve senden önceki bütün insanlığa yaptığı gibi, senin orada canını alıverecek. Böyle olduğunda nerede o kişi? Nerede o kişi ki, dünya için o kadar zorlu şekilde çalışmış, dünyanın servetine kendini boğmaya çalışmış, büyük yerler inşa etmiş, içini kendisi için dekore etmiş, bezemiş ve o küçük şeylerle mutlu olmamış. Kazandığı o kadar malı mülkü dahi ona o kadar mutluluk verememiş. Nerede o büyük generaller, ordu komutanları? Emrinde ordular varken şimdi nerede? Sonuçta toprağın altında ceset olmaktan başka bir şey olamadılar. Onlar aynı kaptan içecekler, aynı yolda yürüyecekler.”

İşte her birimiz için önümüzdeki gerçek budur. Bu dünyaya gelmiş ve gelecek herkes için gerçek budur. Hepimiz o mezara gireceğiz istikametimiz orasıdır, mezara doğru gidiyoruz. Hepimizin sonu o mezardır. Aklı başında olan insan, istikametinin orası olduğunu bilmeli, bunun farkında olmalı ve mezarına güzel şeyler yollamalıdır. Efendimiz (Aleyhisselatu Vesselam) buyuruyor; “En akıllı kişi, ölümü sık hatırlayan ve ölüme iyi şekilde hazırlanan kişidir.”

Akıllılık budur, aklı kullanmak budur. Bu dünyada namuslu ve ahrette de şereflidir. Öyleyse neyi bekliyoruz? Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu vesselam bize soruyor, neyi bekliyorsunuz? Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam buyuruyor, “Güzel ameller işlemek için, sevaba girmek için koşturun. Şu 7 sıkıntıdan biri size ulaşmadan önce güzel amellerinizi tamamlayın.

Yoksulluğun size ulaşmasını mı bekliyorsunuz? O yoksulluk size ukaştığında ibadet etmek için endişe duyacaksınız.

Yoksa size zenginliğin mi ulaşmasını istiyorsunuz? O zenginlik sizi yoldan çıkartacak.

Yoksa bir hastalıkla elden ayaktan kesilmeyi mi bekliyorsun?

Yoksa yaşlanıp bunamayı mı bekliyorsunuz?

Yaşlanıp bunayıp hiçbir şeyi hatırlamadan ve ani ölümle canınızdan olmayı mı bekliyorsunuz? Ki ölüm ani ve habersiz gelir.

Yoksa deccalin, o beklenen en büyük fitnenin size ulaşmasını mı bekliyorsunuz?

deccalin geldiği saat, en acı en kötü saattir.”

Biz burada Osmanlı Dergahındayız. Sahibul Seyf Şeyh AbdülKerim el-Kıbrısi er-Rabbani Kaddesallahu Sırrıhu’nun Dergahındayız. Bu Dergahtakilerin hiçbiri, ölüm hakkında ve ölümden sonra bizi bekleyenler hakkında uyarılmadığını iddia edemez. Hepimiz uyarıldık. Diyemeyiz ki, ölüm ve sonrası için bizi kimse uyarmadı. Bize kimse nasihat etmedi, bir Rehberimiz yoktu diyemeyiz. Ki o Rehber gece gündüz bizi Sırat-ı Müstakimde tutmak için uğraştı. Hiçbir özrümüz yok, hiçbir bahanemiz olamaz.”

Şeyhimiz Sahibul Seyf’in sözlerini dikkatle dinleyin. Kaddesallahu Sırrahu buyuruyor, “Peygamber Efendimizin sevgili kızı Hazreti Fatıma bu dünyadan göçtüğünde, Sahabeyi Kiram’dan bazıları birleşip Hazreti Fatma Anamızı o gece defnettiler. Sahabe Efendilerimizden bir tanesi çok duygulandı ve o duygu yükü içinde mezara konuşmaya başladı. Mezara dedi ki, “Ey mezar bugün sana kimi getiriyoruz biliyor musun, anlıyor musun? bugün sana Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam’ın o Mübarek kızını getiriyoruz. Eğer bunu anlamıyorsan sana biraz daha anlatayım. O Hazreti Ali (Radiyallahu Anh’ın) Sevgili Hanımıdır. Eğer bunu anlamadıysan sana biraz daha açıklayayım. O Mübarek Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin (Radıyallahu Anhuma’nın) Anneleridir. Hasan ve Hüseyin Cennetteki Rehberlerdir. Onun için dikkat et, ona gerektiği şekilde iyi davran.”

Bunun üzerine mezardan, topraktan bir ses gelmeye başladı. Cevaben şöyle diyordu, “Ey sen, sen ve senin gibi olan herkes! Kendi işinize gücünüze bakın. Bana ne yapmam gerektiğini söylemeyin! Siz nasıl emir alıyorsanız, ben de Rabbimden emir alıyorum. Bugün kişinin nereden geldiği ve kimliğinin ne olduğuna göre davranılacak bir gün değil. O kişiye şunun annesi, şunun babası, şunun kızı diye muamele edilmeyecek. Bugün o kişiye, mezarına ne yolladıysa onunla muamele edilecektir.. Sen kendinden endişe et. Sen kendini kurtarmaya bak. Çünkü bu mezara girdiğinde senin de başına gelecek olan budur.”

İşte Sahabe-i Kiram’ın aldığı cevap buydu. Eğer siz kendinizi o Sahabe-i Kiramdan daha iyi zannediyorsanız, o zaman size diyecek lafım yok. Ama ondan daha iyi değilseniz (ki gerçek olan da budur) o zaman iyi düşünün. Her amelinize her niyetinize, yaptığınız her şeye dikkat edin. Oturun ve kendinizi hesaba çekin. Her daim iyi niyetleriniz olsun, kendinizi düzeltin. Kendinizi düzeltmek için zaman şuandır. Şuandan itibaren kendini düzeltmeye başlamalısın..

Artık firavun olmanın, kendi nefsine tabi olmanın zamanı geçti. Herkesin bakıp anlaması lazım. Herkesin Rabbine dönmesi lazım. Herkesin hayatını düzeltmesi lazım ve hayatını düzeltmek için bakıp anlaması lazım. Evet bir zamanlar ben de bu vahşi ormanın içindeydim ve bana Allah’ın Rahmeti ulaştı, beni kurtardı. Şimdi buradayım Dergahtayım, onun için daha iyi olmam lazım, daha kötüye değil daha iyiye gitmem lazım demesi gerekir. Ve emin olun eğer daha iyiye gitmiyorsanız, kesinlikle daha kötüye gidiyorsunuz.

Evet o vahşi hayatı yaşıyorken belki bir bahaneniz vardı. Şunun yüzünden, bunun yüzünden diyebilirdiniz. Ama artık hiçbir bahaneniz, hiçbir özrünüz olamaz. Size hatırlatan bir Şeyhiniz var. Kim olduğunuzun artık hiçbir önemi yok. O hem size, hem kendisine 24 saat hiç durmadan hatırlatıyor. Eğer kendinizi düzeltmezseniz, eğer nefsinizi düzeltmezseniz, eğer yolunuzu düzeltmezseniz ve nefsinizi, nefsi ammareden nefsi mutmain’e çevirmezseniz, o zaman yandınız. O zaman gideceğiniz yer mezarlıktır ve o mezarlıkta ise kötü halde karşılanacaksınız. Uyanın! Kendinize gelin! Müslümanların uyanması şarttır. Bunlar artık son çağrılar, son anonslar. Artık kapılar son kez çalınıyor. Son günlere yaklaşıyoruz, artık bir bahanemiz kalmadı. Artık kaçacak yerimiz de yok. Hala bu dünya için koşturuyorsanız, o zaman İslam’dan hiçbir şey öğrenemediniz demektir. Bu yolda, bu dergahta benden hiçbir şey öğrenemediniz demektir. Çünkü günlerimiz sayılı, dünyanın kalan günleri sayılı. Allah’ın yarattığı, yaratılışta tuttuğu her şeyin sonu gelmeye başladı. Efendimiz (Aleyhisselatu vesselam) buyuruyor; “Kıyamet günü yakındır. Benimle kıyamet arasında sadece bir buçuk gün kaldı.”

Efendimiz bu rakamlarla İlâhi Huzurdaki Cennet rakamlarından bahsediyor. Ahir zamanda yoldan çıkıyorsan ve sapıtıyorsan yarım günün kalmıştır.

Nereye bakarsanız bakın Peygamber Efendimiz (Aleyhisselatu Vesselam’ın) bahsettiği Hadisleri bulursunuz. Bu dünyanın ne kadar vakti kaldığı hakkında anlattığı pek çok hadis var. Peki bu hadislerle biz ne yapacağız? Oturup ölmeyi mi bekleyeceğiz? Hayır, İnananlar hiçbir zaman oturup beklemezler. İnananlar her geçen gün, yaşadıkları her gün kendilerini geliştirip, kendilerine, kardeşlerine, ailelerine ve topluma bir önceki günden daha iyi, daha faydalı olmaya çalışırlar.. Böyle olması lazım, emir böyledir. Bu emre uyuyor musunuz? Takip ediyor musunuz? Kendiniz için, başkaları için, kardeşleriniz için, Ümmet için koşturuyor musunuz? Niçin Sahibul Seyf bu Dergahı açtı? Amacı neydi? Dergah insanların düzelmeye çalıştığı, düzelmek istediği ve düzeldiği yerlerdir. Dergahlar insanları ölüme hazırlar. Dergah insanı kıyamet gününe hazırlar. Eğer bir Mürşidi takip etmiyorsanız, bu irşadı almıyorsanız, nefsinizle mücadele edip onu anlamaya, tanımaya ve yenmeye çalışmıyorsanız, başkalarına hizmet için koşturmuyorsanız ve başkalarını kendinizin önüne koyup onlara öncelik vermiyorsanız o zaman mezara hazırlanamazsınız.

İslam’da Müslüman’ın ihtiyaç duyduğu her şey Sohbetle gelir. Çünkü Peygamber Efendimiz (Aleyhisselatu vesselam) İslam’ı Sahabeye verdiği Sohbet vasıtasıyla kurdu ve yaydı. Tarikatımızın Piri buyuruyor ki; “Yaptığımız her şeyin kökünde Sohbet vardır. Sohbette birbirimize nasıl davranacağımızı biliyor muyuz? Şeyhimize nasıl davranacağımızı sormuyoruz. O çok farklı bir meseledir. Ama birbirimize Mürid kardeşlerimize nasıl davranacağız? Onlarla yiyip içiyoruz, onlarla Namaz kılıyoruz, onlarla oturup kalkıyoruz.

Gavsul Azam Şeyh Abdulkadir Geylani KS’nın  sözlerine dikkat edin. “Bir Mürid’in İhvan Kardeşleriyle olan sohbetinde onlara kendinden daha iyi davranması lazım. Onlara kendine davrandığından daha iyi davranması, kendine yaptığı cömertlikten daha çok onlara cömertlik yapması  lazım. Hatalarını görmezlikten gelip, kusurlarını örtmesi lazım. Birbirleri arasındaki ilişkiyi hizmete göre inşa etmesi lazım. Hizmet yolunda beraberce olmaları lazım. Hiç kimse üzerinde hak iddiasında bulunmaması ve insanları kendine karşı borçlu addetmemesi lazım.

Tam tersine herkesin onun üzerinde hakkı varmış gibi davranması lazım. Eğer ihvanına karşı, Mürid kardeşlerine karşı kötü bir hisse kapılırsa, o kötü hisse kulak asmayıp, onlara her daim iyi davranmalı ve ta ki o kötü his ondan ayrılana kadar buna devam etmesi lazım. Bütün bunları yaptığı halde kötü hissi kendisini terk etmiyorsa, bu sefer kötü hissettiği İhvan’a karşı daha da iyi davranması lazım. Ta ki o his yok olana kadar ona iyi davranmaya devam etmesi gerekir. Kalbinin kötü hissettiği kişiye karşı hiçbir zaman arkasından konuşmamalı, onu eleştirmemeli, ondan nefret etmemeli, gocunmamalı ve ona hiçbir şekilde asık suratlı olmamalı ve kötü muamelede bulunmamalıdır. Her daim güler yüzüyle devam etmelidir.”

İşte Gavs’ul Azam Hazretleri’nin öğrettiği Edep budur. İşte Sahibul Seyf Hazretleri’nin öğrettiği Edep budur. Bizim yaşamamız gereken Edep budur.

Uyanmamız lazım, Recep ayına girmeden önce uyanıp bunları kendimize hatırlatmamız lazım. deccal ve orduları şu anda vazife başında, hiçbir şekilde aksatmadan görevlerini yürütüyorlar. Ve onlar bizim imanımızı çalmak için hazırlanıyorlar. deccal ve orduları bizleri ve çocuklarımızı kandırmak için, bizleri dergahı terk etmemiz için zorlamaya devam ediyorlar. Bizlerin deccale karşı mücadeleye hazırlanmamız ve hazır olmamız lazım. Biz burada oyun oynamıyoruz. Hazırlandığımız görev en büyük görevlerden biridir. Biz Peygamber Efendimiz (Aleyhisselatu Vesselamın) göreviyle görevlendik.

Sahibul Seyf’in o Mubarek Evliya’nın sözleriyle dinleyin: “Niye bu dergah burada? Peygamber Efendimiz (Aleyhisselatu vesselam) buyuruyor; “deccal’in fitnesine çok dikkat edin çünkü deccalin fitnesi çok dehşetlidir. Pek çok insanı yutacak.  deccal insan şeklinde zuhur edecek ve Allah (Sübhanehu ve Teala) ona bazı özel güçler de verecek. Ve bu güçlerle insanları etkileyecek, insanları ve inananları imtihan edecek. Bütün bu olan olayların, bütün bunların hepsinin özünde İmana sahip çıkmak var. Eğer imanımız sağlamsa ve sıkı tutunuyorsak, samimiyetle teslimiyet içindeysek, kendimizi Şeyhimize teslim ediyorsak o zaman güvende olacağız. Yoksa bizim için büyük bir soru işareti  var. Bizi felaket bekliyor. Bu hem benim , hem sizin ve bunu dinleyen herkes içindir. İnanan ve almak isteyen alır, almak isteyen yoksa, bu sözler benim için değil diyorsa, bıraksın almasın. Bana saldırmak isteyen varsa kapılarımız 24 saat açık. Ben şu an kendi içinde bulunduğum durumu ve dünyanın durumunu anlatıyorum. şeytan geliyor, eğer Şeyhinizde kusur aramaya kalkıp da ufak tefek kusurlarla Şeyhinize kafayı takıyorsanız, şeytan kesinlikle sizi devirip bitirecek, biteceksiniz. şeytan sadece bir tek kusur buldu. Bir tek kusur bulduğunu zannetti. Bir milyonun içinde bir tek kusur bulduğunu zannederek Allah’a karşı çıktı. Allah’a kafa tuttu ve dedi ki “ben nasıl Ademe’ secde ederim, nasıl böyle bir şey yaparım ki? Onun bana secde etmesi lazım çünkü ben yüzyıllar boyunca sana ibadet ettim, sana hizmet ettim. Onun benim için yaratılmış olması lazım. Onu yarattın ve onu bu şekilde yüceltin.”  şeytan bunun hata olduğunu iddia etti. Ve orada kendi kendini bitirdi. Yüzyıllar boyunca yaptığı ibadet ve hizmet sıfırlandı. Her şeyini kaybetti.

“Ya Rabbi uyanalım, uyananlardan olalım. Ya Rabbi daha iyi olalım. Şeyhimize sadakatle, nefsimizle mücadelede olalım. Bu cemaate yardım edenlerden olalım. iİvanlarla iyi geçinen iyi kullarından olalım. Ya Rabbi deccal’den kurtulanlardan olalım. Mehdi (Aleyhisselam’a) hizmet edenlerden, ona yetişenlerden olalım. Ya Rabbi Şeyhimize sadakatle devam edelim. Ona asi olmayalım, onu aldatmayalım. Ya Rabbi lütfen bizleri Şeyhimizin müridi olarak kabul et. Ve bizim onunla beraber olmamızı sağla, bizi dünya ahiret ondan ayırma Ya Rabbi.” Amin..

 

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Cuma Hutbesi

29 Cemaziyel Evvel 1444 – 23 Aralık 2022