BismillahirRahmanirRahim
“Ben Osman’dan razıyım, Sen de Ondan razı ol”
Bütün Hamdü Senalar Allah (Svt)’ya aittir. Allah (Sv)t ilk ve son olan, gizlide ki ve açıkta ki her şeyin üzerinde güç ve kudret sahibi olandır.
Bütün Hamdü Senalar ve Salatü Selamlar Peygamberlerin Efendisi, günahkarların Şefaatçisi Efendimiz (Sav)’e olsun. Salat ve Selam Onun (Sav) Onurlu ailesine, Sahabe-i Kiram’a özellikle Hz Ebu Bekir es-Sıddık, Hz Ömer el-Faruk, Hz Osman el-Gani ve Hz Ali el-Mürteza’ya ve kıyamete kadar onları takip edenlerin üzerine olsun. Bütün Salat ve Selamlar, bu yolda, Hak yolda Hilafet sancağını taşıyan Osmanlı Hükümdarlarına olsun. Allah onları sevenleri sevsin, onlardan nefret edenlere lanet eylesin. Allah onların dönüşünü hızlandırsın.
Ey Müminler! Ey inananlar! İslam akıllı insanlar içindir. İslam aklını kullananlar içindir. Tefekkür içinde olan insanlar içindir. İslam ahmaklar için, aptallar için değildir. İmam-ı Gazali (KS) buyuruyor “Bir insanın zayıflığı eğer aptallıksa, o tedavi edilemez.” Hz İsa (AS) dediği gibi “ Ben ölüleri hayata dödürmektebaşrısız değildim, ama maalesef aptalları, ahmakları düzeltmekte başarısız oldum.”
Sahib’ulSeyf akıl ve aptallık hakkında şu sohbeti veriyor “ Akıllı insanın, Rabbini mutlu etmesi ve Allah rızası için koşturması lazım. Bu kısa hayatımızda, Allahı’n bize verdikleri ile Allah’ı mutlu etmemiz lazım. Eğer bunu yapmazsak, nefsimizi mutlu etmekle meşgul oluruz. Eğer kendimizi sorgulamazsak, Ne yapıyorum diye düşünmezsek başımız dertte demektir. Çünkü vakit bittiğinde nefsiniz sizi terk ediyorken, ona ne yapıyorsun, nereye gidiyorsun diye sormaya kalktığınızda, size diyecek ki; benim seninle işim bitti, sen şimdi çöplüğe gidiyorsun, benim işim senin işini bitirmekti. İşte buna kanmalayalım, buna kananlara ne deriz? Ahmak deriz. İngilizcede ne deriz, aptal, salak, geri zekalı, ahmak, akılsız deriz. Akıllı olun, akıllı olun, akıllı olmak ne kadar çok okuyup yazdığınız değildir. Akıllı olmak, bilgisayardan ne kadar anladığınız değildir, akıllı olmak parayı saymakla iş yapmakla alakalı değildir, bunu herkes yapar. Kimi yetiştirirseniz yetiştirin bunu yaparlar. Akıllı insanın kendini sorgulaması, kendini hesaba çekmesi lazım. Kimim ben ? Neyim ben ? Ne yapıyorum ? Nereye gidiyorum ? Akıllı olan insan kendine bu soruları sorar. Oturur samimi olarak kendine bu soruları sorarsa, cevabını da aramak için uğraşır. Bu sözler Hakktır, Şeyhimiz’in sözleri Hakktır, doğru sözlerdir, canlı sözlerdir.
Bunlar Şeyhimizin sözleridir. Akıllı insanın her yere bakıp bu soruları sorması ve cevabını araması , anlaması lazım. İçinde ki nedir, yapacağı iş nedir? Bu dünyada ki görevi ne ? Vazifesi ne ? Akıllı olan insan devamlı sorgular. Akıllı olan insan her daim öğrenmeye çalışır. Peygamber Efendimiz’in (Sav) gösterdiği bilgiyi öğrenme azmi de budur. Efendimiz (SAV) hadisi şerifinde buyuruyor;“İlmi aramak, müslüman olan herkesin üzerine farzdır.” (İbnimace).
İnsanların kendi hakkında öğrenmesi, etrafında ki dünya hakkında öğrenmesi, aklını keskinleştirmesi ancak ve ancak tarihimizi öğrenmekle olur. Büyük Şeyhimiz ve Şeyhimiz, bize tarihimizi öğrenmenin büyük önem taşıdığını öğretti. Etrafınızda olan olayları analiz edip, onların içinde olanları sorgulayıp, kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, nereye gittiğimizi araştırmakta önemlidir.
Şeyh Efendi tarihini okumayı bırakan insanların başına neler geleceğini şöyle anlatıyor; “Okumuyorsunuz, Evliyaullah’ın tarihine bakmıyorsunuz, çünkü, ihtiyacımız yok diyorsunuz. Bu günün Müslümanlarının en büyük hatası, tembelliği, kendi tarihini okumamaktır. Bu dünyada hiç bir soru sormuyorlar artık. Ne dünyevi, ne manevi ne de Allah hakkında. Demek ki üzerlerine hiçbir ilham gelmiyor, ilham geliyor ama ona engel oluyorlar. Hiç bir şey görmüyorlar, hiçbir şey hissetmiyorlar. Körler, sağırlar, kendilerini dünyaya kör etmişler, böylece ahirete de kör olmuşlar. Onun için size hiçbir şey gelmiyor. Ben bekliyorum burda soru sormanız için ama sormuyorsunuz. O adımları yürürken, o merdivenden çıkarken,1. Adım, 2. Adım, 3. Adım’a geldiğinde gelip sormuyorsunuz. İleri geri o basamaklardan çıkıyor. 3. Adım farklı diyor, gelip sormuyor. Tarihimizi bilmemin ehemmiyeti budur.”
Tarihimizi bilmenin önemlerinden biri de, İslam tarihinde bugünlerde olan en büyük olaylardan bir neydi ? Hz. Osman el-Gani’nin Şehid oluşunun seneyi devriyesindeyiz. Peygamber Efendimiz’in Damadı, Hulafa-i Raşidin’in 3.sü. Hz.Osman’ın Şehadetini incelemeden önce, Onun büyüklüğünü hatırlamamız lazım. Peygamber Efendimiz (AS) buyuruyor, “ Ebubekir ve Ömer benim başımda ki gözler gibidir, Osman ibni Affan ise benim dilim gibidir, Ali ibni Ebu Talib ise, benim vücudumda ki ruhum gibidir.”(Suyuti)
Hz. Osman, İslam’dan önce dahi insanlar arasında yüksek ahlakı ile biliniyordu. Anneler çocuklarını uyuturken, onlara ninni olarak söyledikleri şey şuydu; “Seni kureyş’in Osman’ı sevdiği gibi seveyim” diyorlardı. Hz. Ebubekir, Hz. Osman’ı İslam’ davet ettiğinde hemen kabul etti. Amcası onu bağlayıp küfre döndürmeye çalıştığında dahi itiraz etti. Kuran’ı Kerim’i ezberleyen ilk Sahabelerdendi. Hz.OsmanMlümanlara en cömert olanlardan biriydi. Medinede su tükendiğinde, bütün su kuyularını atın alıp, Müslümanların su ihtiyacını giderdi. Hz. Osman, Müslümanlar ne zaman muhtaç hale gelse, hemen koşturup çözdü. Peygamber Efendimiz (AS) çok kez söyledi; “Ya Allah, ben Osman’dan hoşnutum, Sen de Osman’dan hoşnut ol, razı ol.” Peygamber Efendimiz (AS), Hz. Osman’ı o kadar çok sevdi ki, kızı Rukiye’yi onunla evlendirdi. Hz. Rukiye vefat ettiğinde, Peygamber Efendimiz(AS) diğer kızı Ümmü Gülsüm’ü onunla evlendirdi ve o da vefat ettiğinde, Peygamber Efendimiz (AS), eğer 40 kızım olsa onların hepsini sana verirdim Osman dedi. Peygamber Efendimiz (AS), cennette her peygamberin bir arkadaşı, bir dostu olacak, benim dostum ise, Osman ibni Affan’dır buyurmuştur. (İbniMace).
Hz. Osman’ın büyüklüğü, şanı işte budur. Ama kendi evinde acımasızca, vahşice, kendini Müslüman addedenler tarafından suikastekurban gitti, öldürüldü. Nasıl oldu bu ? Nasıl yaptılar bunu ? İnsanlar onun evine girip, bu büyük sahabeyi, bu halifeyi, sakalı aklaşmış, Kuran okuyan bu Mübareğe karşı nasıl kılıç kuşandılar ? Allah (SVT) ve Peygamber Efendimiz (SAV) cevabını veriyor, Allah (SVT) Kuran’ı Kerimde buyuruyor; BismillahirRahmanirRahim “ Fitne öldürmekten beterdir.” SadakallahülAzim. Peygamber Efendimiz (SAV) hadis-i şerifinde buyuruyor; “ Fitneden uzak durun, sözle fitne başlatmak kılıçla fitne başlatmak gibidir.” SadakallahüRasul.
Hz. Osman zamanında neler oluyordu ? Fitne nasıl başladı ? Dedikodu ile iftira ile başladı ?Nasıl başladı bunlar ? Konuşma ile , konuştu insanlar.
Osman’a bakın, yaptığı şeyler doğru değil, kendi aile mensuplarını yüksek yerlere getiriyor, onları vali yapıyor ve onlar zalim oldular, kendi sevdiklerini başa getiriyor, onları dünya nimeti ile nimetlendiriyor ve bize hiç yardım etmiyor dediler. Bu fitne fısıltıları neye döndü ? Bu fitne fısıltıları canavara döndü, canavarlaştı ve Medine’ye geldi. Bu canavar Mescid-i Nebevi’nin içine kadar girdi. İnsanları canavarlaştırdı, Hz. Osman’ı taşa tutmaya kadar gitti. Hz. Osman Peygamber Efendimiz’in (SAV) makamında, Ravza-i Şerifte Hutbe verirken, onu taşlamaya kalktılar. Bir tanesi ona bağırmaya başladı; Seni yaşlı adam kendine dikkat et, ayrıl buradan yoksa seni öldürürüz, seni boğazlar öldürürüz. Başka bir tanesi geldi, Hz. Osman’ın elinden Asasını aldı ve kırdı ve Hz. Osman’a taş fırlattı. Kendinden geçene kadar taşladılar onu. Nasıl mümkün olur bu diyeceksiniz ? Bu nasıl mümkün olabilir diye soracak insanlar kendi kendine ? Çünkü fitne başladığında, şeytan onun kokusunu alır ve o fısıltıları, imparatorlukları aşağı indirecek kuvvete çevirebilir. Hz. Osman’ı açık açık eleştirmeye başlayanlar, ona kötü bir halife demeye kalkanlar, ondan daha iyi bildiğini iddia edenler, onlar İslam’ı aşağı çekmek isteyenlere bir fırsat verdiler ve onların hepsi toplanıp Medine’ye üşüştüler. Mısır’dan, Basra’dan, Kufe’den fitnecilerin hepsi toplanıp bir araya geldiler, Hacca gidiyormuş numarası yaptılar ve sonra Mübarek Medine’ye yerleştiler.
Hz. Osman’ı şehid eden o fitneye dikkat edin. Aynı fitne Hz. Ali’yi de şehid etti. Aynı fitne Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i de katlettirdi. Bu küçük bir şey değil, bu muazzam büyük bir şey, bu muazzam büyük bir fitne. O kadar büyük ki, en büyük Sahabelerden birinin oğlu dahi Hz. Osman şehid edilmek üzere iken, o odanın içinde, onu öldürmek için gelenlerin arasındaydı. O fitne tarafından kandırılmıştı. Hz. Osman’ın sakalına sarılıp çekiştirmeye başladı ve Hz. Osman ona baktı ve dedi ki; Ey evlat ! Benim sakalımı rahat bırak, senin baban bu sakala onur gösterirdi, saygı gösterirdi. Senin şuan yaptığını görseydi beğenmezdi. Ve o Sahabenin oğlu kendine gelip uyandı ve hemen odayı tek etti. Halife’nin öldürülmesine şahid olmadı.
Bu, Bir Müslümanın, bir Müslümanı öldürdüğü ilk Şühedaydı ve ondan sonra ise hiç durmadı. Hasan ibni Ali (RA), Hz. Osman’ı her daim savunurdu. Hz. Hasan (RA), Hz. Osman’ın katledilişini rüyasında gördü. Ben, Efendimiz Rasulullah’ı (sav) gördüm dedi. Allah’ın makamına yaslanıyordu ve endişe içindeydi ve rüyamda ilk kez onu endişeli gördüm dedi. RasulAllah’ın arkasından Hz. Ebubekir geldi ve elini onun omzuna koydu. Ve Hz. Ömer geldi, o elini Hz. Ebubekir’in arkasına koydu. Sonra Hz. Osman geldi, yüzü kan kaplıydı ve başı ellerinin arasındaydı, başını taşıyordu. Dedi ki; Ya ResulAllah! İnsanlara sor, ben ne günah işledim ki, beni bir öküz gibi böyle katlettiler. Hz. Osman bunu söylediğinde, Allah’ın arşı sallanmaya başladı ve Allah’ın makamından iki nehir dolusu kan akmaya başladı. Gaibden bir ses duyuldu, “Bu güne kadar hiçbir inanan başka bir inananın canına kıymadı ve bu günden kıyamete kadar inananlar, inananların canına kıymaya devam edecekler.” Bunu anlayın, buna bir daha bakın ve bir daha anlayın. Bu suç Allah’ın arşını salladı, Allah’ın makamını salladı. Hz. Osman’ı sözleriyle eleştirenler sebep oldu, bu iş bununla başladı. Bu sözler fitneye kapı açtı. Bu fitneler öyle bir kapı açtı ki, kıyamet gününe kadar durmayacak.
Hz. Osman’ın Mübarek vücudu evini terk ettiğinde, kızlarından biri olan Hz. Aişebinti Osman, Hakk yolda sözlerini söyledi, cesaretli bir şekilde Hz. Osman’ın katillerine dedi ki; “ Ne kadar acımasız ve adaletsiz davrandınız, bu saçma sapan fitneleri muazzam büyüklükte bir fitneye çevirdiniz. Benim Babam, ondan önce gelenleri takip etti. Hz. Ömer zamanında hiçbir şey söylemediniz, çünkü o size karşı katıydı, ama benim babam sizlere karşı narin davrandı ve onun narinliğini ona karşı kullandınız, ona karşı konuşmaya başladınız. Nankörlük ettiniz, nankörlüğün en beterini yaptınız. Öyle bir nankörlük ettiniz ki, Allah karşısında en büyük, en büyük günahlardan biridir. Nankörler hiçbir zaman başaramadı. İnanın ki tarih sizi hiçbir zaman affetmeyecek. Bu yaptığınız nankörlüğün bedeli olarak, sizin dinlenme yeriniz Cehennem olacak. Hz. Ömer’in Hilafeti size karşı çok zorluydu. Korku ve dehşet içinde yaşadınız. Sizin özgürlüğünüze ve hareketlerinize sınır getirdi. Onu protesto edemediniz, ona konuşamadınız, korkunuzdan ona karşı hiçbir şekilde eleştiride bulunamadınız. Elinde hep kırbaç taşıyan bir Halife idi. Size ahmak hayvanlar gibi davrandı. Hal bu ki, benim babam sizi inan yerine koydu, size özgürlüğünüzü verdi. Üzerinizden her türlü zorluğu ve sınırlamaları kaldırdı. Sizin kazançlarınızı yükseltti, yolunuzu büyüttü ama sizin ona verdiğiniz karşılık Onu öldürmek oldu. Bu çok tuhaf, bu çok tuhaf, siz İslam’a karşı geldiniz, siz iyiliğe karşı kötülük yaptınız. Üzerinizden Rahmet kalktı, Allah üzerinizden Rahmet’i kaldırdı.”
Akıllı bir insan için, tarih bize dersler verir. Kıyamete kadar ders verir. Kendini sorguya çeken insan için, kendini sorguya çekip, içinde ki şeytanlığı görmeye çalışan insanlar için, tarih ders verir. Hz. Osman’ın kızı’nın o söylediklerine dikkat edin. İnanan bir insan için, takva sahibi bir insan için, benim içimde de alacağım ders var mı, benim içimde de Hz. Osman’ı katledenler gibi karakterler var mı, kötülükler var mı? Hayır, yoktur diyemezsiniz, ben Müslümanım, ben müminim, müridim, sufiyim ben güvendeyim diyemezsiniz. Şeyhimiz bize söylüyor, içimizde ki NefsFiravun’dan beter, Nemrut’tan beter, Yezid’den beter. Şeyh Efendi’nin zamanında ona karşı fitne çıkaran pek çoklarını gördük. Eğer ona fırsat verilseydi, pek çokları onu öldürmeye dahi kalkarlardı. Ona ihanet edenler, hainlik edenler. Şeyhimiz’in yükselttiği, makam verdiği, güzelleştirdiği ihanet edenlerin hepsi beter hale geldiler. Eğer onlar kendilerine dönüp baksalardı, kendilerinden şüphe etselerdi, nefslerinden şüphe edip, Şeyhlerinden şüphe edeceklerine kendilerinden şüphe etselerdi, onlara belki af ulaşırdı. Ey nefsim, sen firavundan betersin, nemruttan, yezidden betersin deselerdi kendi nefislerine, güvene ulaşabilirlerdi. Eğer nefsinize, Ebu Cehil’in nefsinden daha aşağısın diyerek muamele edemezseniz, Ebu Cehil’den daha beter hale girme tehlikeniz var. Peygamber Efendimiz (SAV)’e Ebu Cehil nasıl kötülük ettiyse, siz de Şeyhiniz’e öyle kötülük edersiniz. Çünkü nefsin karakterleri herkeste aynıdır. Allah (SVT) eğer bize, nefsimize hakim olma nimetini vermeseydi, hepimiz Ebu cehilden beter olurduk. Nefsin üzerine basmak, ona nefes aldırmamak, sadece ben ona mukayyet oluyorum demekle olmaz, bunu amelinle göstereceksin. Nefsine basmak istiyorsan, birinin huzuruna gel veonun önünde ben sana kendimi teslim ediyorum ve ben sen ne istersen onu yapacağım deyip, o adımı atman lazım. Çünkü, kontrolü, anahtarı ona veriyorsun, onun söylediğini yapacaksın, ilk adım budur, yapacağın ilk şey budur. İçimizde ki nefs, o asilik yapmaya her daim hazırıdır, her türlü şeytanlığı yapmaya hazırdır ve sevdiğimizi düşündüğümüz kişiye dahi kötülük yaptırır. Bunu durdurmanın tek yolu, kendimizi her daim sorguya çekmek, içimizde ki şeytanlığı aramaktır. Kendimize bakmak, hesaba çekmek, anlamak, Şeyhimize sormak, Mürşidimize sormak, nefsimize mukayyet olmaktır. Ama vesveselere, bu fısıltılara kapıyı açarsak, yaptıklarımızın kötü olup olmadığını incelemezsek, anlamazsak, o zaman hıyanetin kılıcına bürünmüş oluruz.
Önümüzde iki yol var seçecek, vereceğimiz bir karar var. Aşure’ye yaklaşıyoruz, Yezidi yolu önümüzde, Hüseyni yolu da önümüzde. Şeyh Efendi’nin söylediği gibi, “Hüseyniyim demek sadece bir söz değildir, oturup hiçbir şey yapmamak değildir. Koştur! Allah yolunda koştur! Allah yolunda nefsinle mücadele et! Eğer İçinde ki şeytanla mücadele edemiyorsan, içinde ki şeytan kuvvetlenecek. Nefsine kolay muamele edenlerin, nefsinin istediğini yapanların hiç biri, Ahir zamanın bu büyük görevinde vazife alamaz.” Şeyh Efendi buyuruyor, “Şeytan oyununu oynuyor, şeytan bize kancayı takıyor, bir balık gibi bizi oltasına çekiyor. Ama nefsini Şeyhine teslim ederek o kancadan kurtulman lazım ki bugün her Şeyh nefse öyle bastırmıyor. Evet, bugün Şeyhlerin hepsi, nefse basma yetkisini almış değildir. Mehdi (AS) buyuruyor; “Ben etrafımda zayıfları istemiyorum, benim etrafımda olanların sağlam olması lazım, nefsine kapılma, hem Dünyayı hem Ahireti kaybedersin. Ahirette çok ağlarsın, Cennete bile ulaşsan Ahirette ağlayacaksın. Seni bu kitaba koyduk, bu kategorinin altına koyduk ama bu yaptığın nefsani hareket yüzünden, nefsine kapıldın ve değiştin. Pek çokları ileri geri, gitti geldi Peygamber Efendimiz (SAV)’e. Onlar İslam’ı kabul etti ama Ebu Cehil de gidip bir şeyler söylüyordu değiştiler, sonra yine geldiler, sonra yine gittiler, gide gele, gide gele, hiçbir zaman ayrılmayan, her daim duranlarla aynı makamda olabilirler mi? Hayır olamazlar. Onlar, Hz. Hamza, Hz. Ömer, Hz. Ali gibi olamazlar. Hz. Ebubekir hakkında konuşamazlar bile. Onların o makama ulaşmasını ne sağladı? Onların takvası sağladı, onların Peygamber Efendimiz’e (SAV) olan teslimiyeti, Peygamber Efendimiz onlara ne söylediyse, onlar kabul ettiler. Onlar Peygamber Efendimiz ne söylediyse başlarının üzerine koydular. Hiçbir şüpheleri olmadı, hiçbir şeyi sorgulamadılar. Onlara şeytan saldırmadı zannetmeyin. Şeytan geldi ve onları imtihan etti ve Onlar şeytana dedi ki, kaybol ortadan, benim Peygamberim budur, ona güveniyorum ve ona teslim oldum bitti. O ne derse onu yapacağız. Bu teslimiyetleri onları en yüksek makama ulaştırdı. Onlar Sahabe-i Kiram oldular. Unutmayın! İmam-ı Rabbani (KS) buyuruyor ki, “Bu Tarikat Sahabelerin Tarikatıdır.” En azından bu yolda olmak için niyet edelim. Biz çok zayıfız, Allah bizi affetsin, Allah bizi temizlesin, Allah bizi kabul etsin, Allah bizi Peygamber Efendimiz Habibullah’ın şefaatine nail eylesin, Allah bizi Şeyhimiz’e ulaştırışın, Allah bizi bu cemaatte tutsun, Allah bizi ayrılık ve yalnızlık cezası ile cezalandırmasın, Allah bizi Şeyhimize Mürşidimize tam teslim olmamızı sağlasın, fitne kalbimizden, dilimizden, kulağımızdan, ellerimizden uzak dursun, Allah bize güç kuvvet versin ki nefsimize mukayyet olalım, Hakk yolda hizmet edelim, Allah Hz. Osman el-Gani’nin makamını yüce tutsun, Allah bizi onların gölgesinde gölgelendirsin, Şeyhimizin hürmetine İnşaAllah. Amin, Amin, Amin.
Şeyh Lokman Efendi Hz
SahibulSeyf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi er-Rabbani (Ks) Halifesi
Osmanlı Dergahı
Cuma Hutbesi
20 Zilhicce 1442
30 Temmuz 2021