BismillahirRahmanirRahim
“Başkalarına Yardım Edin, Allah’ı Sevin”
Tüm HamdüSenalar Alemlerin Rabbi olan Allah’adır. Tüm Hamdü Senalar Evvel, Ahir, Zahir, Batın, herşeyin üzerinde Kudret ve İlim Sahibi olan Allah’adır. Salat ve Selam Kuranı Kerim’in Hucurat Suresinde şöyle buyuran Allah’dır; BismillahirRahmanirRahim, “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. Bedevîler, “İman ettik” dediler. Şunu söyle: “Henüz iman gönüllerinize yerleşmediğine göre, sadece boyun eğdiniz. Bununla beraber Allah’a ve resulüne itaat ederseniz yaptığınız hiçbir şeyi boşa çıkarmaz; Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” Müminler ancak, Allah’a ve Resulüne İman eden, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad eden kimselerdir. İçleri dışları bir olanlar işte bunlardır. De ki: “Allah göklerde ve yerde olanları bildiği halde Allah’a dininizi öğretmeye mi kalkışıyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir.” Boyun eğmelerini sana bir iyilik yapmış gibi gösteriyorlar. Onlara şöyle de: “Boyun eğmenizi bana yapılmış bir iyilik saymayın. Eğer samimi iseniz (bilmelisiniz ki) sizi imana yöneltmekle asıl Allah size lütufta bulunmaktadır. Allah göklerin ve yerin gizlisini bilir. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir. Sadakallahül Azim. (49:13-18)
Tüm Salat ve Selam İki Cihan Padişahı, Seyyidina ve Mevlana Muhammed Mustafa (AS)’ın üzerinde olsun. Peygamber Efendimiz (AS) şöyle buyuruyor: “Allah’ım! Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e “Vesîle”yi ve fazileti ver. Onu, kendisine vaad ettiğin “Makâm-ı Mahmûd”a ulaştır diye salavat ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vacip olur.”
Salat ve selam onun, asil ailesinin ve mübarek sahabelerinin üzerinde olsun. Salat ve selam özellikle de Dört HulefayıRaşidin, Hz. Ebu Bekir el-Sıddık, Hz. Ömer el-Faruk, Hz. Osman el-Gani, Hz. Ali el-Mürteza ve son güne dek onları takip edenlerin üzerinde olsun. Salat ve selam Nakşibendi Yolunun Efendileri olan Haceganın üzerinde olsun. Salat ve selam Allah’ın Sevgili Kulları, Ümmetin Muhafızları, Adaletin Timsali, Osmanlı Sultanlarının üzerinde olsun. Allah onları sevenleri sevsin, onlardan nefret edenleri de zelil etsin. Allah onların makamını yüceltsin. Allah haklarını onlara en yakın zamanda teslim etsin.
Sultan Abdül Hamid Han’ı anarken bir zamanlar İmparatorluğun her camisinde Hutbenin nesıl okunduğunu hatırlayalım:
Allah’ım! Adaleti tesis etmek için çalışan, Sıratı Müstakim üzere olan Halifelere ve hidayet ehli olan İmamlara merhamet eyle. Allah’ım Kulun ve Halifen olan Ulu Hakan, Büyük Sultan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi, Arap ve Acem krallarının efendisi, Hadimül Haremeyn, Gazi Sultan Mahmud Han oğlu, Gazi Sultan Abdülmecid Han oğlu, Gazi Sultan Abdülaziz Han oğlu Sultandır. Allah Hilafetini daim kılsın saltanatını genişletsin, hayır ve cömertliğini iki cihana ve zamanın sonuna kadar arttırsın. Amin!
Bu Hutbenin yeniden doğudan batıya okunduğuna şahit olmamız Allah bize için ömür versin. Amin. Ey İman Edenler! Elhamdülillah mübarek gün ve gecelerin içindeyiz. Allahummebariklena fi Recep ve Şaban, ve belliğna Ramazan. Allah’ım Recep ve Şabanı bizim için bereketlendir ve Ramazan’a ulaştır. Allah bizlere bu mübarek gün ve geceleri lütfetti. Neden? Neden Allah bizlere bu müthiş fırsatı tanıyor, Mağfireti, Rahmeti ve Yakınlığıyla dolu bu gün ve geceleri bahşediyor? Şeyhimiz, SAhibulSeyf Şeyh Abdül Kerim el-Kıbrısi el-Rabbani (KS) diyor ki:
Bize bu mübarek günleri veren, bu mübarek günlre bizleri ulaştıran Allah’a şükrediyoruz ve İnşaAllah er-Rahman muvaffak bir şekilde tamamlar ve bereketine nail oluruz… Kişi hiç değişmiyorsa bunu göremez. Sona gelene dek kendi dünyasında, kendi sorunlarında ve kendi sefaletinde kalır. Allah bizleri bu duruma sokmak için yaratmadı. Bizi oraya koyan O değil. Biz kendi kendimizi bu duruma sokuyoruz çünkü yaradılış gayemizden sapıyoruz. Allah’ın bizi yaratma nedeninden sapıyoruz. Bu dünyayı kovalıyoruz, dünya da bizden kaçıyor. Huzur uçup gidiyor. Huzur bulamazsın, kaygılar da seni ele geçirir. Kalbine kaygı girer. Müminin kalbine kaygı girerse, o kaygı da Ahiret kaygısı değil de dünya kaygısıysa hüzün, acı ve tüm diğer sorunları da beraberinde getirir. Kişi bu dünyayı fazla umursamıyorsa, çok az sıkıntısı olur. Kaygın arttıkça, koşturup bu dünya için daha iyisini yapmayı denedikçe kendini bölersin. Bir kalpte Allah sevgisi, Onun Velileri ve Ahiret sevgisi olur… Kul en büyük değeri bu dünyaya veriyorsa, Rabbine de hiçbir değer vermiyorsa, o kişinin huzur bulması imkansızdır… Sorun burada, içeride, kalbin içinde.
İnsan odaklanmalı ve kalbini Rabbine vermeli. İnsan, Ya Rabbi kalbi temizlerin ve taht Seni bekliyor. Kalbimin tahtı Seni bekliyor diyebilmek için önce kalbini temizlemeli. İşte o zaman kalbine huzurun girdiğini görürsün. Aksi halde sana huzur yok. Bu dünyada Kıyamet Gününe dek hiçbir insan, ve hiç kimse bulamaz. Çoğu zaman da, Son günden sonra, Kıyamet Gününden sonra sürekli dünyayı düşünüp kaygılananlar için daha fazla sorun ve sıkıntı çıkacak. İnsanlardan saklayabilirsin, ama Allah’tan ve basiret ile bakıp görenlerden saklayamazsın.
Bir defasında Peygamber Efendimiz (AS), Rededenler dışında Ümmetimden olan herkes Cennete girecek diye buyurdu. Ya Resulullah inkar edenler de kim? diye sorduklarında, Efendimiz, bana itaat eden Cennete girer, bana itaatsizlik eden beni reddetmiştir.
Düşünen insan için bunlar üzerinde tefekkür edilmesi gereken sözlerdir. Hayır, Ben istemiyorum diyenlerin dışında herkes Cennette girecek.
Sultanül Evliya Şeyh Mevlana Muhammed Nazım Adil el-Hakkani (KS) diyor ki:
Kendini tanı ey insan. Seni kim takdir etmiş. Yani seni kim saygılı kılmış? Seni bir şeref ile şereflendirdi ve buyur etti. Benim darüsselam cennetlerime buyur ey kulum dedi. Sen kuyruk kaldırasın. Yazıklar olsun bu insanlara. Onun için insanların çektikleri bu akılsızlıklarından, nadanlıklarından dolayıdır. Buyur ey Şahı Merdan, söyleyiniz. Kabirde rezil olmadan, mahşerde rüsva olmadan, bu insanlar uyansın, şeytana uymasın. Şeytanın davet ettiği abdesthane. Yüz numaraya çağırıyor davet ediyor. Buyurun ve gelene de ne takdim eder? Yüz numaradaki pisliği takdim eder. İşte insanlar bu kadar ahmak olmuş. Peygamberlerin davetini işitmiyor. Ahir zaman Peygamberi(sav). Allah’ın(cc) emri ile bizi davet ediyor. Davetçi, Efendimiz(sav). Nereye? Darüsselama. Allahu Zül Celalin huzuruna. Bunu zayi eden insandan ahmağı yoktur. Buyur ey Şahı Merdan. Ey Şahı Merdan, bize bunları anlatacak sizsiniz. Sizin ayarınızda olan kimselerdir. Lakin insanlar, doğru insanlardan, dürüst insanlardan kaçıyor, kim şeytansa o şeytanın arkasına düşüyor. Şeytanlıkları kimin kuvvetli ise bu akılsız insanlar, onun arkasına düşüyor. Estağfirullah diyelim. Tövbe ya Rabbi. Tövbe estağfirullah. Yeni gün. Yawmunjadeed, rizqunjadeed. Yeni bir gündür bugün. Dünkü yemeği koymuyor sultanlar davetlilerine. Hergün sarayda yeni sofralar kurulur. Eski sofrayı koymaz oraya. Sultan bu. Sultanlar sultanı Cenab-ı Hak. Yawmunjadeedrizqunjadeed. Her yeni günde yeni bir sofra açılır. Rızık. Uyuma. Gözünü aç ey insan. Gözünü oymadan melaikeler, gözünü aç, yolunu bil.
Şeytanın vazifesi, yapmaya ant içtiği şey, bizleri peşinden Cehenneme sürüklemektir. Tıpkı şeytanın Allah’a isyan etmesi, Allah’a karşı inatta durması ve Allah’tan kaçması gibi bizleri de aynı şekilde onu takip etmemiz için kandırmak istiyor. Şeytan bize Allah (SVT)’nın bizleri yarattığı Aşkı, Beni Ademe verilen şerefi ve Allah nezlinde sahip olduğumuz değeri unutturuyor.
Şeyhül Ekber Hz. İbn Arabi (KS), Hz. İbrahim Halilullah (AS) ve Allah CElle ve Ala arasında geçen bir konuşmayı bizlere aktarıyor. Allah (SVT), Hz. İbrahim Halilullah’a, Ya İbrahim, nedir sendeki bu feci korku? diye sordu.
Hz. İbrahim ise şöyle cevap verdi; Ya Rabbi nasıl olur da korkuya kapılmam ki, Babam Adem (AS) Sana yakın idi, Kendi Elin ile onu yarattın ve Kendi Ruhundan üfürdün, ona secde etmeleri için Meleklere emir verdin, ama yine de bir tek itaatsiz amelden dolayı onu yakınlığından uzaklaştırdın. Allah (SVT), da Hz. İbrahim (AS)’ın kalbine ilham etti, Ya İbrahim, aşığın maşuğa itaatsizliğinin ne kadar çetin olduğunu bilmez misin?
Bu sözler idrak sahibi insanlar içindir. Şeyhimiz de şu sözlerle bize bunu biraz daha anlamamızı sağlıyor:
Allah korkumuz var. Korkumuz var çünkü, Allah’ı seviyoruz. Rabbimizle olan dostluğumuzu, münasebetimizi bozmak istemiyoruz. Korkumuz bundandır. Bizleri cezalandıracak diye değil. Bizleri cezalandırmayacak. Ama Ona inandığımız için ve Onun için, Dini için en iyisini yapmaya çalıştığımız için. Buna göre yaşa, dünyanın Cennet olsun, Ahirette de melekler seni güle oynaya karşılasın, Allah’ın sevdiği bir kul daha Cennete girdi. Cennet daha da iyi bir hale geliyor desinler. Neden Cennet biliyor musun? Cenneti cenet yapan ne biliyor musun? Çünkü Allah’ın tüm sevdikleri oradadır. Cennet bu yüzden Cennettir. Bu dünyada Allah’a sevimli olursan, o zaman bu dünya sana Cennet olur. Hepimiz Allah’a sevimli olursak o zaman tüm dünya cennet olur. Şeytanını dışarıda bırak. şeytanını destekleyip ona tapma. Şeytanını destekleyip ona tapanlar en büyük günahı işliyor, çünkü Allah’a ortak koşuyorsun. İşlediğin en büyük günah budur. Ya Allah’a kul olursun, ya da şeytanın kölesi. Şeytanın kölesi olanlar ise şeytanın gittiği yere gidecekler.
Demek ki Allah ile o münasebeti korumamız lazım. Sırf, Allahı seviyorum, Peygamberi seviyorum demekle olmaz. Sana gönderilmiş olanı bulup, sevgini o zatın üzerinden göstermendir. Allah’ın sana gönderdiği sevgili kulunu bulup, sevgini ona vermendir. Çünkü Allah (SVT) gerçekten sevgin var mı yok mu bakmak için o zatı sana gönderdi. İnsanlar bu şirktir diyebilir, ama bu Peygamber Efendimiz (AS)’ın öğretisidir. Çünkü Peygamber Efendimiz (AS), Sahihi Buharide kaydedilen bir Hadisi Kudsi de bizle şöyle buyuruyor:
“Allah dedi ki:
– Ey insan hasta oldum, ziyaretime gelmedin.
İnsan sordu:
– Ey Rabbim sen âlemlerin Rabbisin… Seni nasıl ziyaret edeyim?
Allah buyurdu:
– Bilmiyor musun? Falan kulum hasta oldu; ama sen onu ziyaret etmedin; eğer onu ziyaret etseydin; beni yanında bulacaktın.
Allah dedi ki:
– Ey insan. Açtım, doyurulmamı istedim; beni doyurmadın.
İnsan sordu:
– Ey Rabbim! Ben seni nasıl doyururum? Sen âlemlerin Rabbisin.
Allah buyurdu:
– Falan kulum senden yemek istedi; sen yedirmedin… Bilemedin mi? Ona yedirseydin beni yanında bulacaktın.
Allah buyurdu:
– Ey insan su istedim; vermedin.
İnsan sordu:
– Ey Rabbim sana nasıl su vereyim? Sen âlemlerin Rabbisin.
Allah buyurdu:
– Falan kulum senden su istedi; vermedin. Ona su verseydin; beni yanında bulacaktın… Bunu da mı anlayamadın?”
Aynı şekilde, Allah (SVT) sevgimizin imtihanını Sevdiği kullara yerleştirmiştir. Mevlana Rumi Hz. (KS) diyor ki:
Tanrı’dan Musa’ya şu hitap geldi: “Ey koltuğundan ayın doğduğunu gören! Seni Tanrı’lık nurunun doğusu haline getirdiğim halde ben ki Tanrı’yım, hastalandım da niçin halimi hatırımı sormaya gelmedin?” Musa, “ Tanrı” sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir” dedi. Bunun üzerine Tanrı, yine “ Hastalığımda kerem edip niçin halimi sormadın?” buyurdu. 2160. Musa, “ Yarabbi, senin bir noksanın olamaz. Aklım şaştı, bu sözün hakikatını anlat” dedi. Tanrı, “ Evet, has ve seçilmiş bir kulun hastalanmıştı. İyice bir bak hele.. o, benim. Onun özür serdetmesi benim özür serdetmemdir. Onun hastalığı benim hastalığımdır” buyurdu. Tanrı ile oturup kalkmak isteyen kişi veliler huzurunda otursun. Velilerin huzurundan kesilirsen helâk oldun gitti. Çünkü sen küllü olmayan bir cüzüsün. 2165. Şeytan, birisini kerem sahiplerinden ayırırsa onu kimsiz, kimsesiz bir hale kor, o halde de bulunca başını yer, mahvedip gider. Topluluktan bir an bile ayrılmak bil ki Şeytan’ın hilesinden ibarettir.
Onları tanımak, Allah’ı bilmektir. Onları bilmek ise kendini bilmektir. Çünkü Peygamber Efendimiz (AS) kendini bilen Rabbini bilir demiştir. Mevlana Hz. bunu biraz daha açıklıyor ve diyor ki:
Velinin şekli yok oldu ve başkalarının yüzünü yansıtan bir aynaya dönüştü. Tükürürsen kendi yüzüne tükürmüş olursun. Aynaya vurursan kendini vurursun. Çirkin bir surat görürsen bil ki o senin yüzündür. İsa ile Meryemi görürsen de o sensin. Veli, ne odur ne de bu, o saftır. Senin yansımanı da önüne koydu.
Şeyhimiz ise bu sözü şu şekilde açıyor: Allahı ve Peygamberi (AS)’ı seversek, Allah ve Peygamberi (AS) da bizleri sever mi? Bizim buna bakmamız lazım.
O sevgiye nail olmanın tek yolu ise insanları bulundukları keşmekeşin içinden çıkarmak için koşturmamızdır. O zaman Allah bizleri sever. Allah seni severse hiçbir şeye ihtiyacın olmaz. Peygamberi (AS) ve tüm Evliyaullah, herkes seni sever o zaman. Allah’ı seven herkes seni sever. Allahı sevmeyen herkes senden kaçar. Birşey değil. Böylesi daha iyi. İnşaAllah biraz daha gayret göstermemiz lazım. Kendimizi birbirimize karşı kilitlemememiz lazım. Üç, dört kişi olsak dahi fark etmez. Yayılacaktır. Buraya (New York, upstate’aki Dergaha) ilk geldiğimizde bir kişi olarak geldik. Bir. Tüm bu yerler, her yöne doğru yüzlerce mil mesafede ezan okuyan kimse yoktu, kimse İslamı bilmiyordu ve daha önce hiç duymamıştı. İnsanlar inekleriyle koyunlarıyla meşgüldü. Oturup, televizyon bile seyretmiyorlardı. Yavaş yavaş, görüp sormaya başladırlar. Nedir bu? diye. Birinden diğerine yayıldı elhamdülillah. Şimdi kısa bir süre içinde burada Müslümanların yaşadığını biliyorlar ve bu Müslümanlar televizyonda terör-merör diye gösterdiklerinden farklı. Çünkü biz Şeyhimizin edebini getirmeye çalışıyoruz. Şeyhimizin edebi, İlahi Huzurda en mükemmel olandır. İnşaAllah Allah (SVT) efendimiz, Şeyhimize uzun ve kuvvetli bir ömür verir, bizleri de onun yolunda tutsun, ona ve Rabbimize isyankar etmesin.
Demek ki mesele yine hizmete dönüyor. Peygamber Eefndimize ve onun varislerine hizmet etmeye geliyor, onların önemsediğini önemsemek, kalbini onların kalbine koymaktan geçiyor. Onlar neyi önemsiyor? Başkalarına yardım etmeyi. Onları keşmekeşten çıkarmayı. Bunu önemseyen kişiyi Allah sever. Şeyh Efendi diyor ki, Allah seni sever, Peygamber Efendimiz seni sever, Evliya seni sever, herşey seni sever.
Bu gün ve geceler Allah’a geri dönemk içindir. Allah bizleri çağrıyor, bu çağrıya cevap verelim. Bizleri affetmesini diliyoruz. Bilere Merhamet etmesini diliyoruz. Bizlere lütfetmesini diliyoruz. Bizleri sevmesini diliyoruz. Habibinin bizleri sevmesini diliyoruz. Evliyaların bizleri sevmesini diliyoruz. Bizleri, onların Aşk Cemaatinden ayırmamalarını diliyoruz.
Sözlerimizi Şeyh Mevlana’nın duasıyla bitiriyoruz:
İsterim, şeytanın saltanatını yıkayım. Bunun için yaşarım. Şeytanın saltanatını yıkalım. Hep beraber olalım. Ya Rabbi Sen bilirsin. Affeyle Habibin hürmetine. Mübarek olsun bu mübarek ay, Şehrullah buyuruldu. Bereketi gelsin bize. Üzerimizdeki ağırlık gitsin. Genişleyelim. Sevelim, sevilelim. Tevfik Cenab-ı Hak’tandır.
Şeyh Lokman Efendi Hz.
Cuma Hutbesi
10Receb 1443 – 11 Şubat 2022