BismillahirRahmanirRahim

“Allah’a Bir KalbiSelîm (Temiz Bir Kalp) Getir”

Bugün Ahiret Sultanları’nın Büyük Velisi, Mevlana Celaleddini-i Rumi Hazretleri’ni anıyoruz. Hutbesinin başından bir bölüm okuyarak başlıyoruz. Şöyle buyuruyor; “Elhamdülillah, her türlü mukaddes, şerik ve ortaktan, ölümden ve yok olmaktan münezzeh, ebedi ve ezeli olan, kalpleri çeviren, kader ve hadiselerin arkasında ki kuvvet, halimizi değiştiren, kendisine ne zaman ve ne kadar diye sorulamayan, zamanın sınırlarına sığmayan ve kadim olan Allah’a Hamd Olsun. Dünyayı numunesiz halk etti. Adem ve Oğullarını topraktan yarattı. Onlardan bazıları hayr’a, bazıları ise cehennem ateşine düçar olacak. Bazıları ayrılığa düşecek, bazıları ise kavuşmaya nail olacak. Aralarından bazıları hizmet şerbetini içerken, bazıları ise kabul libasını giyecek. Buna itiraz edecek dil, AllahuTeala’nın şu sözü karşında lâl olur. BismillahirRahmanirRahim, “Allah yaptığından sorumlu tutulmaz. Onlar ise sorguya çekileceklerdir.”Sadakallahül Azim (21:23). Allah münakaşa ve tartışmanın üstünde yücedir. Yaratılmış olan, tartışma ve çekişme hakkını nereden buluyor? Yokluktan varlığa geldi ve sonra tekrar yok olacak. BismillahirRahmanirRahim, “Dağları görür onların durduğunu sanırsın, oysa bulutlar gibi hareket ederler. Bu her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamı ile haberdardır. Mabudunuz Tek İlah olan Allah’tır. Ondan başka İlah yoktur. O Rahman’dır, Rahimdir.” Sadakallahül Azim (27:88).

Cehaletin ortasında, küfür ve sapkınlıkların kol gezdiği zamanda Peygamber Efendimiz (AS)’ı gönderdi. Cemaatini söz ve amellerle hidayet’e erdirdi. Hangi yolun  helal olduğunu beyan etti. İnkar dünyası serap gibi buharlaşıp yok oluncaya ve Hakk kaim oluncaya dek, Allah yolunda mücadele etti. Allah’ın Selamı ve Bereketi O’nun ve Ailesi’nin ve Sahabeleri’nin üzerine olsun. Malı ile salih bir şekilde ona destek olan Ebubekir’e, Hakk’ı batıldan ayıran ve zorluk sellerinde dahi teslimiyeti daha da artan Ömer’e, iki Nur’un sahibi, gece gündüz zikirde, kur’an tilavetinde duran Osman’a ve putları paramparça eden Ali bin Ebu Talib’e Salat ve Selam olsun. Ceylan yavruları çayırlarda otladıkça, karanlıklar aydınlandıkça, fitiller alevlendikçe, onlar için samimi ve alçak gönüllü dualarımız bitmeyecektir. Amin.

Allah Mevlana Hazretlerinin ve Sevgilisi Şems Hazretlerinin Makamlarını Âlî eylesin. Gölgeleri her daim üzerimizde olsun. Bu mübarek yolun büyük Şeyhleri, Hacegânı Nakşibendi Şeyhlerine Salat ve Selam olsun. Adalet, Allah’a itaat, Peygamber’e muhabbet ve Evliya’ya hizmet üzere bir âlem tesis eden Osmanlı Sultanlarına, Adaletin Padişahlarına Salat ve Selam olsun. Allah onları sevenleri sevsin, onlardan nefret edenlere lanet etsin.

EyyühelMüminun! Ey İnananlar! Kalplerinizi koruyun. Kalpleriniz değerlidir, bozulmasına izin vermeyin. Allah Kuran’ı Kerimde, İbrahim (AS)’ın duasında şöyle buyuruyor, bunu asla unutmayın. BismillahirRahmanirRahim, “İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında, malın da çocukların da fayda veremeyeceği gün, beni mahcup etme”. Sadakallahül Azim (26:87-89). Peygamber Efendimiz (AS) ise şöyle buyuruyor, “Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi, doğru, düzgün ise bütün vücut iyi olur. O bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O Kalptir.”(Buhari). Peygamber Efendimiz’in sözleri ise Hakk’tır.

Bu Hadis, Peygamber Efendimiz (AS)’ın bize bıraktığı maneviyatın temellerinden biridir. Bu da inceleme gerektirir. Kalbimiz iyi mi yoksa bozuk mu? Sağlıklı mı yoksa  hasta mı? Konu gerçek kalbe gelince, batın olan kalbe gelince, günümüz insanları bunu çok hafife alıyor. Kardeşim bu iş tercih meselesi diyorlar. Namaz kılıyoruz, Oruç tutuyoruz, Zekat veriyoruz, Hacca gidiyoruz yeter. Kalbi temizlemek çok iyi, çok özel insanlar için geçerli. Biz sadece basit Müslümanlar olmak istiyoruz diyorlar. Bu şeytanın ve nefsin başka bir oyunudur. Kalbi temizlemenin sadece bazı insanlar için geçerli olduğunu söylüyor. Kalbi temizlemek herkes için geçerlidir. Kişi fiziksel olarak kalbinde ağrı hissetse beklemez. Koşarak doktora gider. Kalp doğru düzgün çalışsın diye insanlar spor yapıyor, sağlıklı besleniyor, ilaç kullanıyorlar. Çünkü fiziksel kalp birazcık rahatsızlansa, sonlarının geleceğini biliyorlar. Bizim fiziksel kalbimiz bu halde ise, hakiki kalbimiz ne olacak? Büyük Şeyhimiz Şeyh Mevlana Muhammed Nazım Adil el-Hakkani (KS) kalp hususunda şunları söylüyor, “İmam Gazali diyor ki; Beden gelip defnedilmeden, 40 tane soru sorulur. Bunlar sadece ölü ile Rabbi arasındadır. Allah (SVT)’nın kişiye soracağı ilk soru şu, (bu herkese sorulacak olan sorudur) “Ey kulum, insanlar arasında her zaman süslenirdin. Kendine bakmak için dikkat ederdin. Giyimine kuşamına, saçına, başına insanlar arasında yakışıklı, güzel görünmek için dikkat ederdin. Çünkü insanlar sana bakıyordu. Peki benim için kalbine hiçbir şey yaptın mı? Sadece kalbine baktığımı biliyorsun. Dış görünüşüne, göz rengine, ten rengine değil. Uzun musun, kısa mısın, siyah mısın, beyaz mısın? Hayır, her zaman kalbine baktım. Hiç kendi kendine düşündün mü? Rabbim kalbime bakıyor, temiz tutmam lazım, Mükemmel sıfatlarla süslemem lazım dedin mi? Benim baktığımı hiç düşündün mü? Rabbim kalbimi izliyor, bu yüzden kalbimi mükemmel halde tutmam lazım dedin mi?”İlk soru bu. Her şeyi kapsıyor. Mümin kişiler, kalplerini temizleyip güzelleştirmek için ellerinden geleni yapmalılar. Bu hem burada hem de ahirette yetmez mi? Allah (SVT) kıyamet gününde, ne kadar para getirdin, çoluk çocuk, makam, mülk sormaz. Hayır. Kalbin nerede? Bana nasıl bir kalp ile geldin? Temiz, Altından bir kalp ile mi geldin? Nerede, bana ver. Hayatında senden istediğim şey buydu. Herkesten talep edilen temel şey budur. Kelbini temiz ve mükemmel halde bana getir.” Sultan’ül Evliya’nın sözü ise Hakk’tır.

Demek ki bu bir oyun değil. Allah (SVT) bizleri özel bir sorguya çekecek ve kalplerimize onu özel kılmak için bir şey yaptık mı diye soracak. En azından kalplerimizin bir bölümünü, Allaha özel olarak ayırabiliyor muyuz? Samimi olalım. Yoksa masivaya, O’ndan başka her şeye mi kaptırdık? Kendimizi sevmeye, sorunlarımızı sevmeye, bu dünyayı sevmeye mi kaptırdık? Şu anda Kalplerimizi meşgul eden şey nedir? Allah’ın hakikati yerine, nefsimizde kök salmış, Allah’a dair kendi fikirlerimize mi kaptırdık? Kalplerimizde Rasulullah’a bir yer ayırdık mı? Yoksa hakkı olan o evinin dışına mı bıraktık? Rehberimiz, Şeyhimiz’e kalbimizde yer ayırdık mı? Yoksa sahte bir kral’ın gelip kalp saltanatına hakim olmasına mı izin verdik? Bu sorular derin düşünceyi gerektirmez. Bir anlığına kendimize karşı dürüst olsak, cevabı anında gelecektir. Peki kalplerimizi ne meşgul ediyor? Kalplerimizi nasıl Allah’a has kılarız? Tabib’elKulub’tan ders almış bir Tabib’e, bir Şeyh’e sahip olduğumuz için şanslıyız. O da bize bir tavsiyede bulunuyor ve şöyle buyuruyor, “İnsanlar, rahat hissetmiyorum, ruhum çok sıkışıyor diyorlar. Özellikle de etrafına toplandıklarında veya Dergah’a geldiklerinde söylüyorlar. Doğru. Çünkü kalbin yüklü. Kalbine çok fazla yük koyuyorsun.

şeytanların orada olmaması lazım. Kalp Allah’ın tahtıdır. Her türlü kötülüğü düşünüyorsun, aklından her türlü yanlış geçiyor. şeytanın gelmesine davetiye çıkarıyorsun. şeytan artık hilekarlık yapmıyor. Çünkü sen, gel içeri gir diyorsun. Davetiye çıkarıyorsun. Peki şimdi nasıl kalbimde Allah var diyeceksin? Allah orada değil. Allah bize diyor ki, “Önce evinizi temizleyin, sonra ben oraya gelirim. Kalbinin temiz olması lazım. Davet edersin sonra gelirim, içeriye girerim.” Peki buna nasıl ulaşacağız? Çok kolay. Dün Anamızın karnında olduğumuzu hatırlarsak ve şuanda bugün toprağın üstündeyiz, yarın ise altında olabiliriz. Bunu kalbimizde canlı tutarsak, en azından kabrimi güzel şeylerle doldurayım diye endişelenirsin. O zaman, şu kişiyle daha iyi bir ilişkim olsun, şununla daha iyi bir münasebetim olsun, kim olduğunu bilmiyorum, belki öldüğümde bana dua edecek dersin. Oraya bir şey göndermediysen, belki o sana dua edecek insanları toplayacak ve çiçeği sular gibi sana yetişecek. O zaman insanlar senin kabrine gönderir.

Demek ki bize bağlı. Çünkü Allah (SVT) kullarına işkence etmez, kullarını cezalandırmaz. Kullar dönüp dolaşıp kendilerini cezalandırır. Önce Allah’a isyankar olur sonra da Peygamber efendimiz (AS)’a ve Mübarek Zaatlar’a isyankar olur. O zaman kime karşı itaatkarsın? Orda burda bir kişi saymakla olmaz. Hayır, yalan söylüyorsun bu hilekarlıktır. Sana bunu yap ve bunu yapma, buradan dön ve buradan dönme diyen birisi lazım. Ben doğrudan Sultana bağlıyım diyemezsin. Sen kimsin? Nefsini başının üstünde taşıyarak geziyorsun. Kralın oturduğu saraya, atını başında taşıyarak giren birini gördün mü? At’ın üstüne oturarak belki. Belki o Kral da o kadar iyi birisidir ki onu bağışlar. Aksi halde başı gider. Tabi ki mümkün değil, çünkü muhafızlar onun girmesine müsaade etmezler. Ama bir ihtimal belki. Bu şekilde nefsini taşırken, başka kimseyi kabul etmezken, Allah a ulaşacağını mı sanıyorsun? Allah (SVT) sana yüksek akıl vermiş diye ona ulaştığını mı sanıyorsun? Kullandığın yüksek akıl değil. Evliyalar izliyor. Evliyalar sana dua ediyor. Sen, sana dua ettikleri için bir yere ulaştın. Kendinden mi sanıyorsun? Günümüzde Müslümanların yaptığı en büyük hatalardan biri de bu. Bu benden gelmiyor demiyorlar. Benden güzel sözler hasıl olursa kesinlikle benden değil, Şeyh Mevlana’dan geliyordur, benden değil. Ben sadece bir aracım.” Şeyh Efendi’nin sözleri Hakk’tır.

Tavsiyesi küçük bir tavsiye değildir. Bunu sadece klişe olsun diye söylemiyoruz, bu gerçektir. Kişi bu sözleri alıp hayatına koysa, bu dünyada temiz yaşar, kabre temiz girer, kıyamet gününe de temiz çıkar. Neden ? Çünkü Şeyh Efendi kalbin ne olduğunu, kalbî hastalıkların ne olduğunu, kalbi şifalandıranın ne olduğunu, kalbin iyi olup olmadığını nasıl test edeceğini açıklıyor. Şeyh Efendi diyor ki, “Kalpleriniz yüklü ve ağırlaşmış, çünkü kalpleriniz şeytana açık. Orası şeytanın yeri değil. Şeytan kalbimize ait değil. Şeytan girdiğinde hastalık gibi bulaşır ve depresyon, üzüntü, umutsuzluk belirtileri gösterir. Çünkü şeytanın girip bulaşması için açık davetiye verdik. Neden ?Çünkü, nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi unuttuk. Hiç’ten geldik, Anamızın karnından geldik. Öldüğümüzde de toprağa döneceğiz. İnsanın kalbi, bunu unutup bir şey olduğunu zannettiği zaman kirlenir. Bu yüzden Allah (SVT) Kuran’ı Kerimde bize şunu hatırlatıyor. BismillahirRahmanirRahim, “İnsan neden yaratıldığına bir baksın. O atılan bir sudan yaratıldı. O su, bel ve göğüs kafesi arasından çıkar. Şüphesiz Allah, onu öldükten sonra tekrar yaratmaya elbette kadirdir”. Sadakallahül Azim (86:5-8).

Kalbin temiz olması için, saf olması için, kendi ölümümüzden ve ölümden sonra gelecekler hakkında endişelenmemiz gerekiyor. Buna odaklanmamız gerekiyor. İnsan bunu samimiyetle düşündüğü zaman, ne malın ne de evladın fayda etmeyeceğini idrak eder. Kendini anlar, kendi pisliğini, kendi aczini idrak eder. Ve namazının, orucunun, amellerinin kalbinde ki hastalığa bulandığını da anlar. Peki bunun karşısında ne yapmalı? Şeyh Efendi ne diyor? “Kişi iyi insanlara gider. Kalbi temiz olan insanların yanına gider. Allah’a, Peygamber Efendimiz’e hala itaatkar olan Evliyalara gider. O mecliste unuttuklarını yeniden öğrenir. Ruhunun bildiklerini, kalbini, kalbini yakıp tutuşturanı, Allah’a, Resulü’ne, Evliyaya itaatkar bir kul olmayı öğrenir. Bir şeyleri bildiğini göstermek için o meclise gitme. O meclise dolu bir kapla gitme. İtaatsizlikle ve kibirle gitme. Ateşin dışında hiçbir şey kazanamazsın. Kalbi temizlemenin bir yolu vardır. Allah ile birlikte olanlarla oturmak için bunun bir yolu vardır. Ama nefsini sırtında taşıyanları kabul etmezler. Kişi o mecliste oturmak isterse, önce nefsinin olduğunu kabul etmeli. Sonra o nefsi sırtından atmak istediğini söylemeli. Sonra da Şeyhin eğitimine teslim olması gerekir. Mevlana Hz ne diyor, Şeyh Efendi bize şu sözlerle öğretiyor; “Evet bu kapı sana açık. Bir kez değil, bin kez tövbeni bozsan da yeniden gel. Ama girdiğinde kibrini yine dışarıda bırak. Buraya kibrinle, şeytanınla girme. Sözünü tekrar bozdun yine gel. Çünkü başka kapın yok. Tek kapı İslamdır. Tek kapı Kuran’dır. Tek kapı Muhammed Aleyhissalatüvesselamı’ın öğretisidir.”

Bu yüzden ben Kuran’ı Kerim’in kölesiyim, Muhammed (AS)’ın ayak izinin kölesiyim dedi. Demek ki nefs Evliya’nın meclisine giremez. Kalbinin kapısını şeytana açıp Evliyayı takip ettiğini iddia edemezsin. En azından savaşman lazım. Her gün o karanlığa bu kalp senin değil demen lazım. Bu kalp senin değil. Seni burada istemiyorum. Şimdi bu yeri Şeyhim için, Peygamberim için Allahım için temizliyorum. Buradan çık burası senin için değil. Belki 1000 kez kaybederiz ama samimiyetle dönersek, kapı bizim için açık olur. İnşaAllah da onların yardımıyla bir gün galip geliriz. Şeyh Efendi o zaman için bize şunu öğretiyor. Diyor ki, “İşe yaramaya başlasa dahi, bunun senden geldiğini zannetme. Şeyhinden geldiğini hatırla.” Şeyh Efendinin sözlerinin güzelliğine bakın.

O zaman, ne yapıyorsan Şeyhinin duasından dolayı başardığını bil. Sonra da Şeyh Efendi diyor ki, “Ben sadece bir aracım. Aracın işi ne? Ne işe yarar? Çalışmak için, iş yapmak için kullanılır. Eğer Evliyanın aracıysan, ne yapıyorsun? Evliyanın aracıysan hizmet edersin. Demek ki Kalp yolculuğunun en yüksek noktası, ben Şeyhimin bir aracıyım diyebilmektir. Şeyhinin aracı olan kişinin kıyamet gününde işine yarayacak selim bir kalbi olur. Başka bir şey değil. Mevlana Hz’nin sözlerine kulak verin. Diyor ki,“Beyazıd-iBestami Hz şöyle buyurmuştur; Yıllar boyunca insanlar beni dinlediklerini zannediyorlardı. Halbuki ben hiçbir şey söylemedim. Söz sahibi konuşur, ben sadece yankıyım, bir sedayım. Duvar çiviye sorar, beni neden yarıyorsun? Çivi de, ben değilim arkamdakine bak der. Mızrak ucundan merhamet dilenme. Onu elinde tutandan iste. Beni kadeh yaparsa kadeh olurum. Hançer yaparsa hançer olurum. Çeşme yaparsa su veririm. Ateş yaparsa ziya olurum. Yağmur yaparsa yağar, harmana feyiz ve bereket veririm. Ok yaparsa bedene saplanırım. Yılan yaparsa zehirlerim. Yardım ederse hizmette bulunurum. Ben iki parmağın arasında ki kalem gibiyim. O yüzden ne yapsam diye tereddüt edip titremem.”

Şeyh, Rasulullah (AS)’ın vazifesini yapar. Rasulullah (AS) ise tamamen Allah’ın hizmetine ve rızasına hastır. O vazifede yer alır. Ve Hz. Mevlana’nın dediği gibi, Titreme,onların hizmetinde bir çok kişi için ışık olabilirisin. O ışığı kendin görmesen dahi! Hz Mevlana Mesnevi Şerifinde şöyle buyuruyor, “Mücadele et ki Nur’un ortaya çıksın. Süluk’un, yolculuğun, hizmetin sana kolay gelsin.” Görmüyor musun, Çocukları okula zorla götürüyorsunuz. Çünkü onlar öğrenmenin yararlarından habersizler. Ama çocuk faydasını anlayınca okula koşar. Gitme sevinci ile ruhu açılır. Bir çocuk çalışmasının sonucunu görmediği için isteksizce ve neşesizce okula gider. Ama yaptığı işten kazandığı tek bir parayı cebine koyduğunda, bir hırsız gibi bütün geceyi uykusuz geçirir. İtaatin karşılığının gelmesi için mücadele et. O zaman itaat edenleri kıskanırsın. Eğer kendi isteğin dışında gelip itaat edersen, bu körü körüne takip etmek demektir. İsteyerek gelmek, ihlasla yaratılmış kimseler içindir. İlk kişi Allah’ı karmaşık nedenlerden dolayı sever. İsteyerek gelen ise saf, bencil olmayan bir Aşk’a sahiptir. İnşaAllah itaati öğrenenlerden oluruz. İtaat peşinde koşanlardan olalım. Çünkü itaat bizim asıl yolumuzdur. Allah (SVT) bizleri Rehberimize karşı samimi eylesin ki, saf kalplere nail olalım. Zorla değil isteyerek gelenlerden olalım. İsteksizce değil Aşk ile gelenlerden olalım. 1000 kez başarısız olsak dahi kapı bize her zaman açık olsun. Kaderimiz onların rızası ve kabulü ile son bulsun. Nefsimize karşı savaşmak için Allah (SVT) bize güç versin. Şeytanı kalbimizden kovmak için Allah (SVT) bize güç versin. Kalbimiz Allah’ın tahtı olsun. Kalbimizi Şeyhimiz’inDergahı haline getirelim. Amin.

Sözlerimizi Şeyh Mevlana’nın sözleri ile bitiriyoruz. “Bizi bu güne ulaştıran Allaha Şükürler olsun. Mevlamız bizleri daha da hayırlısına ulaştırsın. Kalplerimizden tüm üzüntüleri alsın, ferahlık versin. Allah diyenler Cennetin gül bahçelerine girsin. Bugün Allah diyenler girsin o cennete. Korkma, Allah de korkma. Ne yapalım yavaş yavaş. Kolay değil, İlahi Aşk ile dolmak kolay değil. Kabe’nin etrafında o Aşk ile dolaşmak kolay değil. O Aşk ile Allah demek kolay değil. Kalbimiz İlahi Aşk ile dolsun. Allahu Allah, Ondan başka İlah yoktur. Allahu Allah. BismillahirRahmanirRahim. Napalım bu mübarek günlerde bize birkaç söz söylettiler. Kaplerimiz açılsın, hoşnut olsun, ferahlıkla dolsun, günümüz hayr olsun, amellerimiz hayr olsun, yolumuz şanlansın”. Amin.

 

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Cuma Hutbesi

13Cemaziyel Evvel 1443  –  17Aralık 2021