BismillahirRahmanirRahim
Tüm HamdüSenalar Alemlerin Rabbi olan Allah’adır. Tüm HamdüSenalar Kaf Suresinde şöyle buyuran Allah’adır:BismillahirRahmanirRahim;“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın. Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir. Sûr’a üfürülür; işte bu, geleceği vâdedilen gündür. Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir. Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denir). Yanındaki arkadaşı: İşte yanımdaki hazır, der. (İki meleğe şu emir verilir:) Haydi ikiniz her inatçı kâfiri, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın; Allah ile beraber başka ilâh edineni, şiddetli azaba birlikte atın! Müşrikin arkadaşı (şeytan) der ki: Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi. O esnada (Allah) buyurur: Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim! Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim. O gün cehenneme «Doldun mu?» deriz. O da «Daha var mı?» der. Cennet de takvâ sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır. İşte size vâdedilen cennet! Ki o, Allah’a yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahmân’dan korkan ve Allah’a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur. Oraya selâmetle girin. İşte bu, ebedî yaşamanın başladığı gündür. Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır. Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helâk etmişizdir. Kurtuluş var mı? Şüphesiz ki bunda kalbi olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. (50:16-37)
Tüm Salat ve Selam Kainatın Sultanı, Seyyidina Muhammed Mustafa (AS)’ın üzerine olsun. Biri Peygamber Efendimiz (AS)’a, sizinle beraber olmayan veyahut sizden sonra gelip de size Salavat getirenlerin hali ne olacak? diye sorduğunda Efendimiz (AS) şöyle buyurdu: Bana muhabbet duyanların salavatlarını işitir ve onları bilirim. Onların haricinde olanların duaları da bana sunulur.
“AllahummeSalliAlâSeyyidina Muhammedin Nebiyyil Ümmiyi ve AlâÂlihi ve Sahbihi ve Sellim.”
Salat ve Selam Onun, Asil Ailesinin ve Mübarek Sahabelerinin üzerine olsun.Özellikle de Dört Hulefa-iRaşidin, Hz. Ebu Bekir es-Sıddık, Hz. Ömer el-Faruk, Hz. Osman el-Gani, Hz. Ali el-Mürteza ve son güne dek onları takip edenlere Salat ve Selam olsun.
Salat ve Selam Allah Ricali olan Tarikatı Nakşibendiyye el-Âliyye’ninMeşayıhı üzerine olsun. Salat ve Selam Adaletin, Cömertliğin yüksek dağları ve Hak için duran Osmanlı Sultanları’nın üzerine olsun. Allah onları sevenleri sevsin, onlardan nefret edenlere lanet etsin.
Ya EyyuhelMüminun! Ey İman Edenler! Cemaziyelahir ayının üçüncü Cumasına, bu mübarek güne hoş geldiniz. Recep, Şehrullah Ayına girmek üzereyken hepiniz hoş geldiniz. Kalplerimizi, Dergahımızı, evlerimizi, bu Ay için süsleyip, üç ayların gelişini hürmet ve şeref ile karşılamaya gayret edelim. Mübarek Aylarda Allah’ın gazabına değil, onun rızasına nail olalım. İtaatsizliğimizi değil, teslimiyetimizi arttıralım. Rabbimize, Peygamberimize ve Evliyaullah’a isyankar değil onlara karşı daha iyi kullar olalım. Amin.
Ya EyyuhelMüminun! Ey İman Edenler! Hutbenin başında okumuş olduğumuz Kaf Suresinin ayetleri, Rabbine karşı korkusu olan kişiye yeter. Allah korkusu, hikmetin başıdır. Bu ayetler bize Allah’ın bizim hem zâhirimizi hem de bâtınımızı bildiğini, yaptığımız herşeyin kaydedildiğini, ölümün gerçek olduğunu, Kıyamet Gününün, Cennet ve cehennemin hakikat olduğunu hatırlatıyor. Bu ayetlerin sonunda ise Allah (SVT) diyor ki: “Şüphesiz ki bunda kalbi olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.”
Bu Ayetler şayet kalbinizi etkilemiyorsa, umursamazca, evet, bunu daha önce de duydum diyorsak, demek ki kalpsiz, akılsız insanlar haline gelmişiz. Bir grup insan Hasan el-BasrîHz’ne gelip, Kuran ve Hadis’in kalplerini etkilemediğini söyleyip, kalplerimiz uykuda bize yardım edin dediklerinde. Hazret şöyle buyurmuş: Hayır, sizin kalpleriniz ölü. Uykuda olan kişi uyandırılır ama ölü olan kimse uyanmaz.
Aklımızı kaybeder ve ahmak olursak da kaybederiz. İmam Gazali (KS), Hz. İsa (AS)’ın şöyle buyurduğunu aktarıyor: “Benim için ölüyü diriltmek zor değil, ancak ahmak olan kişiyi diriltmek çok zor.”
Ey İman Edenler! Bu uyarılar bizim uyanmamız içindir. Bizler öleceğiz ve yeniden dirileceğiz, bizleri ya Selamet Yolu ya da cehennem yolu bekliyor olacak. Peygamber Efendimiz (AS) şöyle buyuruyor: “Şüphesiz ben sizin görmediklerinizi görüyor ve biliyorum. Gökyüzü gıcırdayıp inledi ve gıcırdayıp inlemekte de haklı idi. Gökyüzünde, alnını Allah’a secde için koymuş bir meleğin bulunmadığı dört parmaklık bile boş yer yoktur. Allah’a yemin ederim ki, eğer benim bildiklerimi sizler bilmiş olsaydınız az güler çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan da zevk almazdınız. Yüksek sesle Allah’a yalvararak yollara ve kırlara çıkardınız.” (İbnMace)
Peygamber Efendimiz (AS) bizim bilmediklerimizi biliyor, onun varisleri de bizim bilmediklerimizi biliyor, görmediklerimizi görüyorlar. İnsanların helak yoluna doğru koştuklarını görüyorlar ve ateş çukuruna düşmeden bizleri kurtarmaya çalışıyorlar. Ya pişman olur bu hayatta geri döneriz, ya da öbür tarafta pişmanlık ateşiyle yanarız. Hz. Enes ibn Malik (RA) Peygamber Efendimiz (AS)’dan şöyle naklediyor:“Cehennem ehli gözyaşları bitip tükenene kadar ağlayacak. Sonra kan ağlayacaklar, ta ki yüzleri hendek gibi çökecek ve içlerine gemiler konsa yüzer hale gelirler.”
Hz. İbnMesud (RA), Peygamber Efendimiz (AS)’ın şöyle buyurduğunu aktarıyor: “<EnnedemuTevbe> Nedamet, tövbedir.” Demek ki ya bu hayatta nedamet ve utanç makamına ulaşıp, tevbe edeceğiz, ya da öbür hayatta kan ağlayacağız. Şeyhimiz, SahibulSeyf Şeyh AbdülKerim el-Kıbrısi el-Rabbani (KS) şöyle buyuruyor:
Allah’ın emirlerini ciddiye almayanları NârulHasarat yakacak. Onları kendi Huzuruna almayacak, Ben ibadet edilmeyi hak etmedim mi? diye onlara soracak. Ben size herşeyi verdim siz ise nefsiniz için mi kaçtınız? Nefsiniz ve şeytanın düşmanınız olduğunu söyleyen mesajlar göndermedim mi size? Sizleri yarattım ve herşeyi verdim, siz ise Bana karşı şeytanla ortak mı oldunuz? Defol!
Evliyaullah diyor ki, o kişi keşke Allah beni her türlü cehennemlere atsaydı da benimle öyle konuşmasaydı diyecek. İşte o zaman uyanır. Ama çok geç. Çok geç. NarulHasarat içerden yakmaya başlar. Ayrılığın yalnızlığı, Rabbinden ayrılmanın hissi, o ateş içerden yakmaya başlar. O zaman dışarıdaki cehennem hiç kalır.
Bu küçük mahlukatlar, küçük insanlar, küçük haşerat cinsi, küçük kurtçuklar, kurtçukları bilir misin? Karıncalar. Karıncalar, Rablerinin emirlerini tutuyor. İnsan, Ahseni Takvim üzere yaratıldı, bin tane sebep buluyor… İnananlar, emirleri tutmamak için bin tane sebep buluyor… Ömür nefesi şu anda bizimle. Bunu düzgün kullanırsak, inşaAllah şikayet etmeyiz. Kullanmazsak, şikayet edenlerin arasında oluruz. Çünkü dünyaya girdiğinde, geriye dönüş yok. Cennetlerde şunu kazanmak için şu işi biraz daha yapayım diyemezsin. Bitti. Ancak bu dünyada hayırlı ameller bıraktıysan başka. Allah rızası için işleyen bir yer bıraktıysan, sevabı senin kitabına ulaşır. Allah’a güzel kul olan hayırlı evlatlar bıraktıysan, sana da sürekli dua ediyorlarsa, kitabın açık kalır, git gide gelişirsin. Yoksa, ne yaptıysan onu alırsın.
İnşaAllah er-Rahman, son dakikada pişman olanlardan olmayız. Şimdi düzgün bir şekilde düşünmemiz lazım. Peygamber Efendimiz de diyor ki, “Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için de Ahirette kalacağın kadar çalış!” Hepimiz ne kadar kalacağımızı biliyoruz. Bilmiyorsan fazladan say, yüz sene yaşayacağım diyorsan o kadar ihtiyacın var. Azrail hergün bekliyor, canını alabilir. Hergün bekliyor. Demek ki gün be gün endişelenmemiz lazım. Yüz yıllık yerler inşa etmek için endişelenme. Yok. İnşa edenler de içinde yaşayamadı doğru düzgün. Çoğu, bu dünyadan acı içinde çıkıp gitti. Şehadetimize sıkıca tutunmamız lazım, şehadetimize göre yaşamamız lazım ve bu dünyadan o şehadet ile çıkmamız lazım. Bu şehadeti bizimle götürürsek, kabirde o bize dost olur. Sıratta bize dost olur, Hesap yerinde bize dost olur, bizi taşıyan bir dost olur. Çünkü önümüzde hala çok zor bir yolculuk var. Bu dünya yolculuğunun zor olduğunu zannetme. Bu hiçbir şey değil. Kabre gireceğiz daha ve kabrin ötesine yollar bulmamız lazım. Bunlar bir Allah Dostunun sözleridir. Bir uyarıdır. Uyarı hala Rahmettir.
Mevlana Celalledin Rumi (KS) diyor ki: “Kim bu düşünceye düşer, ah ne haldeyim, neden böyle yapıyorum derse bu, dostluk ve yardıma uğrayış delilidir. “Azarlayış kaldıkça sevgi de vardır” derler. Çünkü dostlar azarlanır, yabancılar azarlanmaz. Amma azarlayışta da fark var. İnsanı dertlendiren, müteessir eden, akıllandıran azar, sevgiye, yardıma delildir. İnsana dert vermeyen, geçip giden azar, sevgiye delil olamaz. Hani tozu gitsin diye halıyı döverler ya, akıllılar buna azar demezler. Fakat baba çocuğunu, adam sevdiğini döverse buna azar derler; sevgi delili, böyle bir vakitte meydana çıkar. Şu halde madem ki kendinde bir dert, bir pişmanlık görüyorsun; bil ki bu, Allah’ın yardımına, sevgisine delildir.
O halde uyarı ve azarlamalar hala kalbine etki ediyor mu? Varsa o bunun delilidir. Gün geçtikçe daha iyiye gitmemiz lazım. Uyarıyı, uyanmak, koşturmak ve daha iyi olmak için kullanmamız lazım. Tıpkı Şeyhimizin bize sürekli hatırlattığı hadisteki gibi: “Nerede ve nasıl olursan ol, Allah’dan kork. Kötülük işlersen, hemen arkasından iyilik yap ki, o kötülüğü silip süpürsün. İnsanlarla güzel geçin!
Tüm bunlar Şeyhimizin bize her zaman söylediği şeye geliyor. Allah Yolunda koşmamız lazım. Oturamayız, tembellik edemeyiz, hiçbir şey yapmayıp, kötü hissediyorum ve pişmanım diyemeyiz. Böylesi bir pişmanlık münafıklıktan ve şeytana kanmaktan gelir. Peygamber Efendimiz (AS) şöyle buyuruyor: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dir.”
Ömür nefesi bize şimdi verilmiş, eğer bunu ziyan edersek, pişmanlık ateşi bizleri ateşten de fena bir şekilde yakacak. Allah bizlere bir hediye vermiş, Şeyh, Cemaat, Dergah hediyesini vermiş bu bizi Allah için çalışmaya itmeli, Peygamber ve Evliyaya hizmet için, müminlere yardım edip Allah’ı memnun etmek için verilmiş. Şeref için ve bu hediyeye hürmet etmek için koşturmazsak, israf etmiş oluruz. Allah (SVT) ise Kuranı Kerimde, Allah israf edenleri sevmez diye buyuruyor.
Demek ki nihai hedef nedir? Şeyh Efendi diyor ki: İbadet, ibadet etmen lazım, ama amaç ibadet etmek değildir çünkü ahirette ibadet yok. Bu dünyada şimdi tembellik edenlerin hepsi, uff…. Şimdi ibadet edenler istirahat edecek ve onlara bakıp, Ah eşek cinsi, dünyada ibadet etmediniz. Şimdi de öbür tarafta acı çekiyorsunuz diyecek. Toparlamak için nasıl bir ibadet edeceklerini kim bilir.. Ama hedef ne? Birşeyleri zorla yaptığında böyle olur.
Hedef Allah’ın rızasına nail olmak değil mi? Allah’ın bizden, bizim de Allah’tan memnun olmamız değil mi? Tüm namazlar ve yaptığımız herşey bizi buna ulaştırmak için değil mi? Allah rızası. İngilizcede rızaya ne diyorsunuz? Kabul etmesi. Allah’ın bizleri kabul edip, bu Benim kulumdur, Ben onu seviyorum demesidir. Allah’ın meleklerine ve öbürlerine gösterip Ben bunu seviyorum demesidir. Bu kadar. Bitmiştir.
Ey İman Edenler! Değişip, iyi kullar olup Allah’ı razı etmek için bu hayatta çalışıp, mücadele etmemiz lazım. Biri bize öğretip, irşad ediyorsa, Allah’ın bizlerden memnun olduğunun işaretidir. Bu öğretileri bırakıp, nefsimizle kalırsak, başıboş bırakıldığımızın işaretidir. İmamı Gazali diyorki; Allah bir kuluna ihsan etmek istediğinde ona kötü huylarını gösterir. Bunun da yolları var en yüksek yol bir Şeyhin elinde olmasıdır. En yüksek ve en âlâ yol budur.Ancak bu yolu takip edenler maalesef bu zamanda azdır.
Ey iman edenler! Mübarek gün ve geceler yaklaşıyor. Şimdi bizim uyanmamız lazım, yola dönüp, mağfiret dilememiz lazım. Kibirli ve gururlu olmaya devam edersek, tasmanın zinciri uzundur ama sonuna gelirsek boğulur ve pişman oluruz.
Şeyh Efendi diyor ki: “Allah için yaşamamız lazım. Nefsimiz için değil. İnsan ya Allah için yaşar ya da dünya için. Dünya için yaşamak, nefsin için yaşamak demektir. İki seçeneğin var. Allah için yaşarsan dünya peşinden koşar, seni takip eder. Dünya için yaşarsan her geçen gün dünya seni içine çeker, gel daha yakına gel der.
Azrail seni almaya geldiğinde de seni yutup bitirmiş olur. Seni bitirse iyi. Ama en büyük sıkıntı oradan başlıyor. İnsan gafil bir hayat, sorumsuz bir hayat, Allah’ın onaylamadığı, sevmediği bir hayat yaşadığında insan çok acı çeker. Hâlâ mağfiret dileme, dönüp Sıratı Müstakimde yürümek için şansımız var. Allah için yaşıyoruz dediğimizde, dünyadan Ahirete götüren yolları tuttuğumuzda Allah’ı terkedenlere geri dönemeyiz. Kendi Yolunda devam etmemiz lazım. Duramazsın. Allah ve Peygamberlerini bırakanlarla birlikte oturup, yiyip içip, eğlenemezsin. Bu yola girdin mi dönüş yok. Geri dönersen, başın öncekinden de büyük bir belaya girer. Önünde giden Rehberi bir kez bırakırsan sonradan Sıratı Müstakime giden yolu bulsan dahi çok çekersin. Yüzde yüz emirlere uysan dahi, Kıyamet Gününde kabirden kalktığın zaman, Rehberin var mıydı? Şeyhin var mıydı? diye soracaklar. Cevap vermene gerek yok. O Şeyh gelip herkesi toparlar. Şeyhi olmayanların ilk cezası, 1000 yıl boyunca karanlıkta kalmalarıdır.”
Bu sözler bir uyarı olarak Mümin’e yeterlidir. Tabi ki Müslümanları çoğu bu sözleri inkar edecek. İmam-ı Gazali’nin yüzyıllar önce söylemiş olduğu gibi, İnşaAllah biz onlardan olmayız. İnşaAllah dinleyenlerden oluruz. inşaAllah kötü özelliğimizi bize göstereni dinleriz. İnşaAllah tembellerden olmayız. İnşaAllah daha iyi olmak için koşturanlardan oluruz. inşaAllah Ahirette kurtulanlardan oluruz. Bu tarikatın işi başka tarikatlara benzemez, aynı değildir.
Şeyh Nazım Hz’nin duası ile bitiriyoruz. inşaAllah uyanırız. inşaAllah onların vazifesinin bir parçası haline geliriz. Şeyh Nazım Hz diyor ki; “Ey Allah’ın kulları, açılalım. Rabbimiz’in hizmetinde uğraşalım. Yorulmayalım, darılmayalım, daralmayalım. Aslan olalım Rabbimiz’in kapısında, Habibi’nin kapısında. Allahımız. Bize de Gökyüzünden heybet giydirsinler. Zayıfız. Lakin Habibi’nin hürmetine bize kuvvet veriliyor. Yıkacağım küfrü, batıracağım küfrü, şeytanın saltanatını yıkacağım. Bunun için yaşarım. Yeme içme için değil. Allah için yaşarım. İsterim ki yıkayım. Gökyüzünden Besmele-i Şerife’nin bereketi üzerimize insin. Allah gücüne, kuvvetine, heybetine, ziyadelik versin. Hepimiz de Allah yolunda olalım. Açılalım Aslan olalım.Rabbimiz’in kapısında kedi gibi olmayalım.Allahım. Cenabı Hakk’ın kapısında Aslanlar durur. Tilkiler duramaz. Aslanlar durur. Affeyle Allahım, lütfu keremine nihayet yoktur ya Rabbi. Darda bırakma bizi. Fatiha
Şeyh Lokman Efendi Hz.
Cuma Hutbesi
18CemaziyelAhir 1443 – 21Ocak 2022