BismillahirRahmanirRahim
“ Kulluk Sohbeti ”
Bütün Hamdü Senalar Alemlerin Rabbi olan Allah (SVT)’ya dır. Bütün Hamdü Senalar Mübarek Kuran’ı Kerimde, Vakıa Suresinde şöyle buyuran Allah’a’dır. BismillahirRahmanirRahim; “ Sizi biz yarattık hala tasdik etmeyecek misiniz? Attığınız o meniye ne dersiniz? Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere, aranızda ölümü biz takdir ettik. Bu konuda bizim önümüze geçilmez. And olsun birinci yaratılışınızı biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya! Ektiğiniz tohuma ne dersiniz? Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa bitiren biz miyiz? Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:Muhakkak biz çok ziyandayız, daha doğrusu büsbütün mahrumuz. İçtiğiniz suya ne dersiniz? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!. Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz? Onun ağacını siz mi yarattınız yoksa yaratan biz miyiz? Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. O halde yüce Rabbinin adını tesbih et ve yücelt. Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, eğer bilirseniz gerçekten bu büyük bir yemindir. O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona ancak tertemiz olanlar dokunabilir. Alemlerin Rabbinden indirilmedir. SadakallahülAzim (56:57-80).
Bütün Salat ve Selamlar yaratılmışların En Şereflisi SeyyidinaMuhammed (AS)’a olsun. Bu Mübarek Mevlid Ayı’nda Onu, Osmanlı Sultanı, Sultan 1. Ahmed’in ki O, Aziz MahmudHüdayi (KS)’nın Müridi idi. Onun sözleri ile hatırlayalım.BismillahirRahmanirRahim, “Ey Allah’ın Elçisi, Senin alnın Ay, yüzün ise Güneştir. Senin güzel yüzünü kim görse, o yüce bir kişi olur. Allah lutfedip Senin için RahmetenlilAlemin dedi. Dört Kitap Senin temiz sıfatlarınla dolu olarak inmiştir. Ey Rabbim, bana O Peygamberi daima medh eden bir kimseyi olmayı nasip et. Ve onun şeker gibi tatlı nitelikleri ile kalbimin kapılarını aç. O Din Padişahı gölgesini ümmetin üzerine saldığı andan beri, onun sayesinde Rahmet geldi ve sonunda sıkıntılar gitti. Senin gül suyu gibi kokan saçına kavuşma düşüncesi ile Ahmed’in aklı gittiği için, o artık sana kavuşmanın hayali ile oyalanmaktadır.”
Tüm Salat ve Selamlar, O Sevgili Resul’e, Onun Asil Ailesine, Mübarek Sahabe-i Kiram’a, Özellikle de Dört Hulafa-i Raşidin, Hz Ebubekir es-Sıddık, Hz Ömer el-Faruk, Hz Osman el-Gani ve Hz Ali el-Mürteza’nın ve son güne dek Onları takip edenlerin üzerine olsun. Salat ve Selam, Büyük Şeyhlerimize, Hakk yolunun Meşayıhlarına olsun. Salat ve Selam, Osmanlı Sultanları’na, İslamın koruyucularına olsun.Allah (SVT)Onları sevenleri sevsin, Onları aşağılamaya çalışanlara lanet eylesin. Allah, Onların dönüşünü ve haklarının iadesini hızlandırsın. Amin.
Ya EyyühelMüminun! Ey İnananlar! Allah (SVT) Mülk Suresinde şöyle buyuruyor,BismillahirRahmanirRahim; “Hükümranlık elinde olan Allah yücedir. O herşeye hakkıyla gücü yetendir. O hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için, ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir, çok bağışlayanadır.SadakallahülAzim.(67:1-2).
Bu hayat bir imtihan ve her imtihanda olduğu gibi bu imtihandan da geçenler ve kalanlar olacak. Şeyhimiz Sahib’ulSeyf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi er-Rabbani (KS) buyuruyor; “Siz Allah için yaşamak ve Allah için ölmek üzere yaratıldınız. Herşey biterken geriye bir tek şey kalacak. Bu dünyadan çıkarken son çağrı gelip size sorulacak. Bu imtihandan geçti mi? Kartını aldı mı? Bu dünyadan çıkmanın iki yolu var, mezarlık orada, tabut da orada. Bakıyor musunuz? Görüyor musunuz? Düşünüyor musunuz? Evet, ben de bir gün oraya gideceğim diye düşünüyor musunuz? Eğer bunu kaale alıp, ciddiye alsaydınız, o zaman kendinizi silkeleyip ne yapıyorum ben? Kesinlikle bugün imtihandan geçmedim derdiniz. Kesinlikle benim hayat tarzım, Peygamber Efendimiz (AS)’ın gösterdiği şekilde değil derdiniz. O zaman kendinizi silkeleyip, doğru yola geri dönerdiniz. O zaman bu dünyanın problemlerinden kurtulur, onları unuturdunuz. Bu dünyada yaşarken en azından o imtihana tutulduğumuzun ve o imtihan için hazırlandığımızın farkında mıyız?
Yoksa bu dünyada hayvanlar gibi mi yaşıyoruz? Yiyip, içip, çoğalıp ölüyor muyuz? En azından yaşarken, Allah için yaşayıp, Allah için ölmeye niyetlenmemiz lazım. En azından o niyeti tutalım.”
İmam Nevevi’nin getirdiği ilk hadislerden biriydi. Erbain eserinde şöyle buyuruyor; “Müminlerin emiri, Ebu Hafs Ömer bin Hattab (RA) dedi ki; “Rasulullah (AS)’dan işittim, buyurdu ki; “Ameller ancak niyetlere göredir, herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin hicreti Allah ve Resulü’nün rızası ve hoşnutlukları içinse onun hicreti Allah ve Resulü’ne müteveccih sayılır. Kim de nail olacağı bir dünya veya nikahlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye göredir.” Bu Hadis dinimizin temellerinden biridir. Ve bu Hadis en büyük gerçeklerden birini gösteriyor. Amellerinizin sonucu, arkasında ki niyetlere göre değerlendirilip yargılanacak. En güzel ameli bile işlemiş olsanız, eğer arkasında ki niyet kötü ise, güvende değilsiniz. Ama buna karşılık amelleriniz kötü ise, bu amellerin arkasında ki niyetiniz iyi ise, o zaman güvende olabilirsiniz.
Sahib’ulSeyf şöyle anlatıyor; “Dünya ile mi meşgulsünüz, yoksa Mevla ile mi meşgulsünüz? Eğer dünya ile meşgulseniz, kaybedenlerdensiniz. Eğer Mevla ile meşgulseniz, o zaman kazananlardansınız. Nefsinizi düzeltmekle mi meşgulsünüz? Yoksa başka şeylerle, başkaları ile mi meşgulsünüz? Eğer nefsinizi düzeltmekle meşgulseniz, gene kazananlardansınız. Ama, kim ne demiş? Ne söylemiş? Ne konuşmuş? Bunlarla meşgulseniz, o zaman gene kaybedenlerdensiniz. Ama eğer nefsinizle meşgulseniz, bugün herhangi bir gelişme kaydetmeseniz bile en azından kendinize bakıyorsunuz. Kendinize bakıp bugün ne yaptım diyorsunuz? Gene her şey yanlış, tabi ki yanlış. Eğer bir tane doğru bir şey bulduysanız, bana gösterin, bana gösterin ki o zaman ben sizi takip ederim. Çünkü bakıyorum, bakıyorum ve yanlışları görüyorum. Ama en azından niyet ediyoruz. Doğruyu yapmaya niyet ediyoruz. Çünkü sevaplarımız, amellerimiz niyetlerimize göre. Eğer niyetimiz doğru ise, niyetimiz iyi ise, o zaman amellerimiz de yavaş yavaş iyileşir. Niyette ki mana Allah rızası için değilse, yaptıklarınız nefsinizin rızası içinse o zaman iyi bir şey yoktur. Kendimize sormalıyız, bugün kazandık mı? Kazananlardan mıyız? 24 saat geçti, ne yaptığımıza bakıyor muyuz? Niye yaşadık? Nereye gittik? Ne konuştuk? Kiminle konuştuk? Allah rızası için ne amellerde bulunduk? Sokakta yürürken bir taş gördüğümüzde, onu kenara çektik mi ki başkası üzerinde tökezlemesin, incinmesin. O bile iyi bir ameldir. Yapılacak şeyler bitmiyor, bu yüzden bakmanız lazım. Bugün Allah rızası için mi yaşadınız? En azından niyetiniz Allah rızası için yamak olduysa, o zaman oturun ve amellerinizi hesaba çekin. O zaman çok fazla bir şey yapmadığınızı göreceksiniz. En azından niyetinizi düzelttiniz. O yüzden kazananlardansınız.
Bu gününüzün dünden daha iyi olması lazım. Peygamber Efendimiz (AS)’ın söylediği gibi, eğer bugün iyi bir amelde bulunduysanız, oturun, düşünün, kendinizi hesaba çekin ve yaptığınız yanlışı anlayın, kabullenin. Ve böylece yarınınız daha iyi olur. O zaman kendinizi yarın daha fazla zorlarsınız. Kendinizi gafletten çıkarmak için daha çok uğraşırsınız.” Şeyhimiz Hakkı konuşur.
Onun sözleri, bizim nasıl gaflette olmadan, yakin içinde, uyanık vaziyette, Allah rızası için, Peygamber ve Allah Dostları’nın rızası için nasıl yaşamamız gerektiğini öğretmektedir. Eğer bu niyet içinde yaşamazsak, o zaman kaybedenlerden oluruz. O zaman, ne amellerimiz ne de niyetlerimiz kabul edilmez. Eğer niyetlerimizi düzgün tutarsak, kalbimizi uyandırırsak, denersek, çabalarsak, uğraşırsak, beceremesek bile Allah bizi o zaman affeder. Şeyh Efendi buyuruyor ki, “Birşey yapamamış olsak bile, en azından niyetlerimiz doğru olduğu için, kazananlardan oluruz.” Temiz niyetle yaşamak, aslında Rabbimizin nimetlerinden biridir.
Ve İnsanın düşmanı olan, Babamız Adem (AS)’ın düşmanı, bizi cehennem ateşine sürükleme sözü vermiş olan şeytan, işte bu nimeti sürekli bizden çalmaya çalışır.
İçimizde ki nefsimizle uğraşıp, devamlı iyi niyetimizi bozmaya, bizi meşgul etmeye, başka şeylerle meşgul tutmaya çalışır. Şeyh Efendi buyuruyor; “Nakşibendi Tarikatı bize nediyor, -Tarikatına Sohbet vel HayrıminCemia- . Şah-ı Nakşibendi Hazretleri 12,000 kere bunu söylemiş. Sohbet Meclisinde 12,000 kere Sohbeti bu kelamla açmış.” Sultan’ülEvliya Şeyh Mevlana bu yolda devam etmemiz için bize ne söylüyor; “Başkalarını rahatsız etmeyin ve başkalarının da sizi rahatsız etmelerine müsaade etmeyin.” İşte Tarikat’ın temeli budur. Evet daha öncede söyledik, günümüz insanları başkalarını rahatsız etmeyi seviyor. Çünkü onlar henüz kendilerini bulmuş değiller. Onlar malayani ile, boş lafla meşguller. Malayani ile meşgul olmaları da zaten bir işarettir. Peygamber Efendimiz (AS), malayani ve boş işlerle uğraşmak, Allah (SVT)’nın sizi sevmediğinin işaretidir buyuruyor. Sizi ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olduğunuz zaman, fitneden başka bir şeye yaramazsınız. Dedikoduya bulaşırsınız, fitneye bulaşırsınız. Ve onunla gelen herşey ortalığı mahveder.”Şeyhimiz’in bu sözleri çok ağır. Malayani, Allah’ın bizi sevmediğine bir işarettir buyuruyor. Allah’ın bizi sevmediğine bir işaret. Hangi bilgi bizi ilgilendirir? Kendimizi bilmek, nefsimizi bilmek, nefsimizin hile ve tuzaklarını bilmek bizi ilgilendirir. Eğer bunu bilirsek o zaman Allah’ı da biliriz. Bizi bundan uzaklaştıran, bizi nefsimizle meşguliyetten uzaklaştıran, başka insanlarla meşgul tutan, bize kendimizi unutturan, bize kendi pisliğimizi ve temizlenmemiz gerektiğini unutturan her şey malayanidir. Bize lazım olan bu bilgileri unutursak, o zaman hayatın içine batıp gideriz. Kendimizi anlayamayız.
Sultan’ül Evliya Şeyh Mevlana Muhammed Nazım Adil el-Hakkani (KS) bu durumu çok basit bir dille şöyle anlatıyor; “Bizler yaramaz insanlarız, yaramaz çocuklar gibiyiz. Bir sürü yaramazca şeyler yapıyoruz. Allah (SVT), bizi böyle yaramaz şeyler için yaratmadı. Bir şeye yaramamız için yarattı. Bir fayda getirelim diye yarattı. Yaramazlık için, boştan şeyler için yaratmadı. Çocuklarda bile görürsünüz, yaramazlık yaparlarsa, edepsizlik yaparlarsa, asilik veya terbiyesizlik yaparlarsa sevilmezler, hoşlanılmazlar. Hiç kimse yaramaz, edepsiz çocukları sevmez. Allah da böyle kullarını sevmez. Allah bizleri onlardan eylemesin. Allah bizleri iyilerden eylesin. İşte bu büyük bir onurdur.”
Demek ki malayani ile meşgul olduğumuzda, bu Allah’ın bizi sevmediğinin, bizimde Allah’ı sevmediğimizin bir işaretidir. Peki, Allah’ı seven birinin işareti nedir? Allah’ın sevdiği kişinin işaretini, İmam-ı Gazali Hazretleri bir Hadis-i Şerif’ten, Peygamber Efendimiz (AS)’dan şöyle buyuruyor, BismillahirRahmanirRahim; “Allah bir kulunu iyileştirmek istediğinde ona, onun kötü karakterlerini gösterir.” İmam-ı Gazali Hz’ de bu Hadis’i şöyle tarif ediyor; “Bu hale ulaşmak için yollar vardır. Bu yolların en yüksek olanı da, bir Şeyhin elinden olmasıdır, bir şeyhin emirlerini takip etmektir. Bu ek yüksek metoddur. En onurlu metoddur. Ama maalesef bu yolu izleyenler çok azdır ve birbirinden çok ayrı zamanlardadır.” Demek ki Allah bize nefsimizi, kötü karakterlerimizi gösteriyorsa bu, Onun bizi sevdiğinin, bizi nimetlendirdiğininbir işaretidir. Ve Hüccet’ül İslam buyuruyor ki, “Bu yolda öğrenmenin en güzel, en onurlu yolu da, bir Şeyh üzerinden öğrenmektir.”
Elhamdülillah, Allah’a şükürler olsun ki biz, bu şerefli yolların en şereflisinden Osmanlı Nakşibendi yolundan öğreniyoruz. Ve Efendimiz bize, nefsimizi nasıl disiplin altına koyacağımızı, kötü edeplerimizden, kötü karakterlerimizden nasıl kurtulacağımızı şöyle anlatıyor; “nefsinizin arzularını yerine getirmek için koşturuyorsunuz. nefsin arzuları sadece yiyip içmek, zevk peşinde koşmak değildir. nefsin arzusu aynı zamanda, ben hep kazanacağım, doğru veya yanlış olması önemli değil kazanmam lazım der.nefsin istediği budur. nefsin koşturmacası budur. o her zaman ben doğruyum demek ister. onun içindir ki nefs, Allah’a karşı tanrılık taslar. “Allah nefse sen kimsin, ben kimim? dediğinde, sen sensin, ben de benim” diye karşılık vermişti. nefsin söylediği cevap budur. İşte şu an İnsanlığın düştüğü hal budur. nefs her zaman kazanan olmak istiyor. Herkesin nefsi, herkesin karakteri budur. İllaki kazanan olacak. İllaki en üst olacak. Olamaz! Allah’ın her yere koyduğu protokol var. Bu dünya üstünde de bir protokol var. Herkes ahirete baktığında kendi krallığının kralı olmak için bakıyor. Ama bu dünyada olan farklı bir şeydir. Allah (SVT) bazı insanların diğer insanları takip etmesini buyurmuştur. Ve onların takip ettiklerinin de takip ettiği başkaları vardır. Her daim bu protokol takip edilir. Hz Adem (AS)’dan, Hz Muhammed (SAV)’e kadar, Kıyamete kadar devam edecek olan budur. Bu yüzdendir ki, kişi birini takip etmiyorsa, nefsine tabiidir. nefsini takip ediyordur. nefsine tapacaktır. nefs hiçbir zaman kulluğu kabul etmez. İlahi huzurda nefs kulluğu kabul etmedi. Kendi tanrılığını ilan etti. Ve tek kazananın kendisi olmasını istediği için, nefs insanı, Allah’ın huzurunda kaybolanlardan eyler. İnsan kuldur. Allah’a kulluk için yaratılmıştır. İnsanın, nefsinin üstünde çalışması, nefsi anlaması, öğrenmesi, onun köleliğinden kendini kurtarmasıOnu Allah’a kul eder. O, Allah’a kul olmakla Allah’ın sevgisini kazanmış kişi olur.
Elhamdülillah Sahib’ulSeyf’in yolunda olmakla Allah’ın Rahmetine kavuştuk. Şükürler olsun ki O cemaatini, Allah’a Kul olanların Cemaati olarak adlandırırdı. Şeyh Efendi 21 yıl önce, pek çok insan Ona ve Cemaatine saldırıyorken şöyle buyurmuştu; “Allah (CC) Adem (AS)’ı yarattığında ona sordu: Senin ismin nedir? Kimsin sen? Neydi Adem (AS)’ın ismi? Ve Adem (AS) cevap verdi: Ya Rabbi ben isimsizim. Ben hiç kimse değilim.” İşte bu bir insanın olabileceği en iyi makamdır. Hiç kimse değilim. Hiç kimse olmaya çalışmayın. Siz ve ben hiç kimse değiliz. Hiç olmaya çalışın. Hiçbir kimse olmamaya çalışın. Eğer Allah buradaysa, hazır ve nazırsa, biz bir hiçiz. İşte ben büyük Şeyhimden bütün ömrüm boyunca bunları öğrenmeye çalıştım. O nefsine konsantre oluyordu. Kendi nefsine ve bizim nefsimize konsantre oluyordu. Hiçbir zaman kendisini övmedi. Hiçbir zaman başkalarının da kendisini övmelerine izin vermedi.
Her daim bizler kullarız dedi. Biz hiç kimse değiliz. Kul olmak, kime kul olmak, kime tabii olmak, kime hizmet etmek, kime teslim olmak? Allah’a. Başını önüne eğip, en aşağılık haliyle kendini düşünüp, Ya Rabbi ben senin huzurunda ne kadar acizim diyebilmek. Buna karşılık nefs ise bizi cehennem’e düşürmek için uğraşmaktadır. Eğer nefsimizin tasmasını sıkı tutmazsak, ona hakim olmazsak, işte bu nefs bizi vahşi bir hayvana çevirir. Hayvandan da aşağılık oluruz. Çünkü böyle olmak nefsin karakteridir. Eğer daha yüksek makamlara, daha yüksek manevi makamlara ulaşmak istiyorsanız, nefsinizin üstüne basmanız lazım. Beyazid-i Bestami Hz, “Ya Rabbi nasıl sana ulaşabilirim, nasıl sana yaklaşabilirim? diye sorduğunda, kalbinden gelen bir ses duydu: Çok kolay Ya Beyazıd, nefsini bitir, nefsine hakim ol, kendini nefsinden ayır, nefsinin üstüne bas. nefsinde seni yukarıya doğru çıkaracak olan güç var.” nefsinizin üstüne basın. nefsinizi alıp, sırtınıza koyup onu taşımaya kalkmayın.
Evliyaullah işte bize bunu öğretir. nefsimizin tasmasını nasıl tutacağız? Onu nasıl kontrol edeceğiz? Yoksa mevzu nefsi öldürmek değildir. nefsi öldüremezsin. nefsin ancak sen öldüğünde ölür. Bu yüzden her gün nefsinle o mücadeleyi vermen lazım. Her gün nefsinle mücadele etmen lazım ki, o zaman yüksek makamlara çıkabilirsin. O yüzden nefsinle mücadele et, nefsinle savaş. Nefsinin üzerine konsantre olduğunda, o zaman sana kimin saldırdığı hiç önemli değildir.
İsterse bütün dünya saldırsın, mühim değil. O zaman mutmain olursun. O zaman bulunduğun makamdan mesut olursun. Çünkü bilirsin ki sen Abdullah olmak istiyorsun. İşte bizim istediğimiz makam, istediğimiz ünvan budur, Abdullah olmak. Başka bir makam, başka bir ünvan istemiyoruz. Kıyamet gününde Allah’ın “Gel buraya Abdullah, gel buraya kulum” demesini istiyoruz. Bizi bir yaratık olarak çağırmasını istemiyoruz. Bize Abdullah desin, gel buraya kulum Abdullah desin. Bizim baktığımız ve bulmak istediğimiz budur. Bizim aradığımız budur. Benim nefsime öğrettiğim budur. Eğer benden bir şey öğrenecekseniz, öğreneceğiniz şey budur. Başka bir şey değildir. Eğer benim sizin nefsinizi pohpohlayacağımı, öveceğimi zannediyorsanız bir daha düşünün. Çünkü ben hiçbir zaman sizin nefsinizi övmeyeceğim. Çünkü ben sizin düşmanınız değilim. Sizin dostunuzum. Eğer sizin düşmanınız olsaydım, evet o zaman nefsinizi överdim. Ooo ne kadar büyüksün, ne kadar iyisin derdim. Çok kolaydır bu ahmak sözleri söylemek. Dünyada doğruları söyleyen, size bunları söyleyecek olan pek fazla insan kalmadı. Eğer buraya, bana sizin nefsinizi övmem için geliyorsanız, o zaman burada onu bulamayacaksınız. O zaman bu meclise gelmeyin. Bu meclise eğer Allah’a kul olmak istiyorsanız gelin. Eğer Allaha kul olacaksanız, kapılar size açık. Bu meclis herkese açık. Kim gelmek istiyorsa gelene hoş geldin. Kim gelmek istemiyorsa, onlara da hoş geldin. Gelmiyorsunuz diye oturup ağlayacak değilim. Hayır bunu yapmayacağım. İnşallah Allah (SVT)’dan isteğim, beni ölene kadar Sırat-i Müstakimde tutması, büyük Şeyhlerimin eteğinde tutması ve beni Abdullah olarak kabul etmesidir. Bizi bu yolda tuttuğu için Ona sonsuz şükürler olsun.
Bu meclis bu cemaat Allah’a kulluğu öğrenmek içindir, nefsiniz için değildir. Her gün Allah’a kul olmaya koşturmak içindir. İnsanlığa, Ümmeti Muhammed’e (SAV) faydalı olmak içindir. Allah’a kulluğu yükseltmek içindir. Bu pisliğimiz içinde bile olsak, bu yanlışlarımızın içinde bile olsak, bize bakıp demeleri lazım ki; “Uğraşıyor, didiniyor, niyetini temiz tutuyor.”
İnşallah büyük Şeyhimizin duası ile bitiriyoruz; “Aman Ya Rabbi, Aman Ya Rabbi bizi kulluğundan reddetme. Tövbe Ya Rabbi, Tövbe Estağfirullah. BismillahirRahmanirRahim diyelim ve kapılar bizim için kolay açılsın. Bizim hastalıklarımız bizden uzaklaşsın. Zorluklarımız, yanlışlarımız, güçlüklerimiz bizden azalsın. Ya Rabbi bize Aşkımızı bağışla. Ey Aşıklar söyleyin, insanları uyandırın. Uyanın. Ya Rabbi bize Sultanımızı yolla. Biz yalnız başımıza kaldık ve bizim hayatımız bu kölelik içinde geçti Ya Rabbi. Affet bizi Ya Rabbi. Affet bizi Ya Rabbi. Habibinin hürmetine affet bizi Ya Rabbi.BiHurmeti Sırrı Suretil Fatiha.
Bizi pis nefsimizle başbaşa bırakma Ya Rabbi. Tövbe Ya Rabbi, Tövbe Estağfirullah.”Amin, Amin, Amin.
Şeyh Lokman Efendi Hz.
SahibulSeyf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi (KS) Halifesi
Cuma Hutbesi
23 Rebiül Evvel 1443 – 29 Ekim 2021